17 Ocak 2012 Salı

Ex'le Aldattıysanız...



Sizin Suçunuz Değil! 

Diyelim ki uzun süredir devam eden bir birlikteliğiniz, akıllı, esprili, hoş bir sevgiliniz veya eşiniz var... Herşey o kadar yolunda ki, siz böyle bir insanın hayatınıza girmesi için zamanında “iyilik” hanenize neler yazdırdığınızı düşünmeden edemiyorsunuz. Belki evlisiniz, belki de değil... Ama bu kadının sizin hayatınızda önemli bir yeri olduğu kesin ve siz ufak tefek zamparalıklarla bu ilişkiyi zedeleme riskine girmeyi hiç düşünmediniz. Dürüst bir birliktelik, doğru dürüst!

Derken birgün, sevgiliniz birkaç gün için şehir dışına çıkması gerektiğini söyledi. Sık sık yaptığı, olağan seyahatlerden biri, kısacık bir ayrılık. Eve daha geç saatte dönebildiğiniz için, birikmiş işlerinizi toparlamak, uzun zamandır görüşemediğiniz ve sevgilinizin pek de hazzetmediği arkadaşlarınızla vakit geçirmekle değerlendirmeyi alışkanlık haline getirdiğiniz dönemlerden biri...

İş çıkışı arkadaşlarınızın davetini severek kabul ettiniz ve okul muhabbeti ile dolu bir gecenin içinde buldunuz kendinizi. Yediniz içtiniz, eğlendiniz. Herşey hala yolunda... Onunla bunula sohbet ederken o geldi yanınıza, eski kırıklardan!

“Ahmet! Ne kadar da özlemişim seni” diyerek boynunuza sarıldı, göğüslerini size yapıştıra yapıştıra, bir güzel öptü yanaklarınızı. Tabii ki aklı başında bir adam olarak, kendinizi hafifçe geri çektiniz ve “Merhaba Arzu, dur bakayım, sen amma da güzelleşmişsin” deyiverdiniz. Demeliydiniz de, çünkü kadınlar, ister arkadaşınız, sevgiliniz, ister kızkardeşiniz olsun, hoşlanırlar böyle şeyler duymaktan.

Biraz laflayıp ayrıldınız yanından, kalabalığa karıştınız. Bir sıkıntı vardı içinizde, bir huzursuzluk... Dışarı doğru yürüyüp, nedenini tam olarak bilememekle birlikte sevgilinizi aradınız, sesini duymak istediniz. İşte bu an, yaklaşan tehlikeyi farkettiğiniz, ama henüz adlandıramadığınız andı.

Arzu telefonunuzu kapatmanızı bekliyordu hemen arkanızda. “Hmm, yeni biri mi?” dedi gözlerinize bakarak. Yeni olmadığını, yıllardır birlikte ve çok mutlu olduğunuzu anlattınız ona. “Hmm, güzel mi peki?” Bu sefer gözlerinize değil vücudunuza bakıyor ve sizin de farkedebileceğiniz şekilde danseder gibi hafifçe yaklaştırıyordu kendininkini. “Evet, çok güzel, döndüğünde tanışırsınız!” diyerek, istemeden de olsa, uzaklarda olduğunu belli ettiniz. O da ilk hamlesini yaptı; “Bana bir içki alsana, boğazım kurudu” diyerek bara gönderdi sizi.

Geri geldiğinizde, havanın soğuk olmasına aldırmadan terasta otururken buldunuz onu. Derin derin iç çekti, “Hava ne kadar güzel!” Fena sayılmazdı kış günü için, ama dışarıda oturulacak bir durum da yoktu ortada.

“Seninle geçirdiğimiz günleri hatırlıyorum da... O zamanlar bu aklım olsa benim dönmemi bekliyor olurdun şimdi.” Yoo, hiç öyle şeyler düşünmemiştiniz onunla ilgili. Ellerini boynunda dolaştırarak devam etti: “Hatırlıyor musun? Yaz kampına gittiğimizde nasıl da tutturmuştun ağacın altında sevişelim diye!” Şuh bir kahkaha attı; “İnsanlar beş metre ötemizdeydi ve biz seninle deliler gibi sevişiyorduk.” Gene insanlar beş metre ötenizdeydi. Terastan görünen çam ağaçları... 

Arkası yarın:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder