Şimdilik Ben


Ben de herkes gibi, kimselere benzemeyen biriyim. Kendime hasım, dört dörtlük değilim, mükemmel hiç değilim, ama eşi benzeri olmayan bir kişiliğim, herkes gibi…

Sinir olduğum şeyler var, korktuğum, sevdiğim, uzak durduğum, kızdığım, hayran olduğum, ya da anlamadığım şeyler…

Gerilim filmlerinden, macera, polisiye, aşk meşk filmlerinden büyük keyif alırım. Korku filmlerinde ise, 7 yaş benim de limitim. Öcülü, şeytanlı, cinli şeylerden ödüm kopar, rüyamlarıma girer, uyuyabilirsem tabii! Constantine’i nasıl seyrettim acaba? The Rite’ı da gördüm, Anthony Hopkins’e hayranım! Robert De Niro ve Al Pacino’ya da. John Malkovich ve Jeremy Irons var sonra, çirkin adam seviyorum galiba…

Heat ve Ripley’s Game favori filmlerim, kaçar kere seyrettiğimi hatırlamıyorum. Bir de garip gelecek belki ama, Pretty Woman, onu da televizyonda her yayınlandığında, ki her yıl bir kanal mutlaka alıyor programına, seyrederim hala. Annemi de ararım, “Anne, o film başlıyor, seyredin babamla.”

Ota boka ağlarım. Sevinirim ağlarım, üzülürüm ağlarım, ama en çok sinirden ağlarım. Film seyrederken bir de… “My Best Friend’s Wedding”de ağlamıştım mesela, o romantik komedide. Ama bombam, Muppet Show! Sulugözüm yani, Balık burcunun en sağlam örneğiyim. “Balık-Balık! Tehlikeli tipler deriz biz bunlara. Benim oğlum da Balık-Balık.” demişti, Astrolog Hülya Koçak. Bir arkadaşımla gitmiştik meraktan, 15 yaşındaydık.

Tehlikeli miyim bilmiyorum, ama tersim çok pistir. Hani yanınızdayken size dünyaları veren, ama arkanızı dönerseniz, dikkatli olmanız gereken tipler vardır ya, onlardanım. Gurur duymuyorum bu özelliğimle, ama saklamıyorum da, böyleyim…

Aşık olmaktan korkmuyorum, çünkü bir daha aşık olacağımı sanmıyorum. Bozuyorum kendimi aşık olunca, kendi kendime zarar veriyorum. Kalbimin kapılarını kapattım demiyorum ama, aşksız beraberliklere daha sıcak bakıyorum. Sığ olduklarını düşünmüyorum. Aşkın, kimyamızı bozmasına izin vermeden kurduğumuz bir ilişkinin, daha sağlıklı olacağına dair bir inancım var artık. Benim seçimim değil, ama kabullendim, zor olmadı. Kaç kişi birlikte olduğu insana gerçekten aşık ki? En azından ben bunu dürüstçe dile getirebiliyorum.

Yalnız olmakla, tek başına olmanın farklı şeyler olduğunu söylüyor bazı otoriteler. Bunun kelimelerle yaratılmış bir karmaşadan fazlası olmadığını düşünüyorum. Yalnız, ya da tek başıma olmayı seviyorum, çevremdekilerin buna gıptayla bakmalarını pek anlamasam da… Çevremde insanların olmasını da seviyorum.

Sırlarla aram iyidir. Bu yüzden başıma gelmeyen kalmadı. Söylememem gereken şeylerle birlikte, bazen söylenmesi gerekenleri de saklıyormuşum. İkisi de çok yakın arkadaşımsa, ve kadın olan, benim yanımda yapmadığını bırakmadıysa, bunu erkek olandan saklamam yanlışmış. Erkek olanınkini kendime sakladığım gibi, kadınınkini de saklıyorum… İçim şişiyor bazen, ama gene de susuyorum.

Bazı çocukları çok seviyorum, bazılarınaysa sinir oluyorum. Sinir olduklarıma iyi davranamıyorum, belli ediyorum üstelik hoşlanmadığımı, öyle yalandan “Canıııım!” falan yapamıyorum. Anne olmak istiyorum ama, yani genel anlamda çocuk fikrine sıcak bakıyorum. Bu güdümü yeğenlerimle bastırıyorum şimdilik, benimle vakit geçirmekten hoşlanıyor olmaları, çok iyi bir his veriyor bana, mutlu oluyorum. Yalnız, şu baba meselesini çözemedim hala, bir daha aşık olacağıma inanmadığım gibi, aşktan, evlilikten ümidini kesmiş bi loser’la çocuk yapmak da istemiyorum!

Kelimeleri yazarken kullanmayı, konuşurken kullanmaktan daha iyi beceriyorum galiba. Zevzekleşiyorum bazen, kimin, neyi, nasıl anlayacağını kestiremeden sarfettiğim sözler, dönüp kapak oluyor çok fena! Az konuşup, çok dinleyeyim bari diyorum ama, onu da beceremiyorum.

Bazen istemeden, bazen de bile bile karşımdakileri kırıyorum. Bana bir şey katmayan, enerjimi tüketen, sürekli sızlanan, hayıflanan, hiçbir şeyden mutlu olmayan insanlardan kaçıyorum. Önce kırıyorum sağlam olsun diye, sonra arkamı dönüp gidiyorum.

Değer verdiklerimi ise…
Bu cümleyi şu anda tam istediğim gibi tamamlayamıyorum, sonra belki.

Bir ay öncesine kadar, hiçbir konuda hedef koymamıştım kendime. 24 Şubat 2012 Cuma gecesi, “Beyaz Show’a çıkacağım bir yıl içinde.” dedim, çok sevdiğim iki kişiye laf arasında, güldük birlikte. Hayal gücüm çok kuvvetli ve ben onların peşinden koşmayı seviyorum. Bir iki tane de elle tutulur hedefim var, üzerinde çalıştığım ve zamanında tamamlanmaları için, en azından şimdilik  bir problem görünmeyen projelerle ilgili. Tüm dünyayla birlikte, sizinle de paylaşacağım.

Şimdilik bu kadar, daha sonra devam ederim.

Belki…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder