Hani
hayaller kurulur ya bazen, şu kadar param olsa, neler yapardım! Off hele bu
kadar olsa, neler neler yapardım! Konuşulur ya böyle…
Üstünkörü
konuşmak yerine, masaya yatırdık konuyu bir arkadaşımla, Forbes’un zenginler
listesini açıklamasından aldığımız gazla. “Kadınlar harcayamaz ki” dedi
arkadaşım, “Ne yapardın ki sen ev araba falan almak dışında?”
Bugünden
bilemezsiniz nereye ne kadar harcayacağınızı. Hayal gücünüz sınırlıdır.
Sayarsınız ezberlenmiş bir iki şey, hemen arkasından, kurduğunuz hayallerden
utanır,bir anda hayırsever olup çıkarsınız. “Bir kere servetimin yarısıyla
yoksul çocukların iyi eğitim alabileceği bir okul, yanına onlar için bir yurt,
evsizler için başlarını sokacakları…” falan filan uzatır durursunuz.
Şu
anki servetinizin onda birini ayırıyor musunuz ki hayır işlerine? Ya da maddi
kısmını bırakın, huzurevi, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi bir yeri ziyaret ettiniz
mi bir kerecik olsun hayatınızda?
Geçiniz!
Harcamaktan
bahsediyoruz, hayır işlerinden veya fabrikalara, arsalara yatırım yapmaktan
değil. Bunları da çıkardık hayal edebileceklerimiz listesinden. Yarışıyoruz bir
taraftan, kim daha çok ve keyif alarak haracayabiliyorsa, onun daha çok parası
olacak.
O: Önce
kesin bir yalı alırım. Adam satmak istemezse, iki katını verir gene istediğim
yalıyı alırım.
B: Öyle
bir yalı yetmez bana, iki tane isterim ben, biri bu yakada, öteki karşıda.
Birinden güneşin doğuşunu, diğerinden batışını seyrederim ruh halime göre. Bir
tane de tepede alırım şöyle Boğaz’a nazır, hepsinin keyfi ayrı!
O: Evet
bak, ben de alırım öyle tepede bir yer. New York’ta da alırım bir tane, diğer
yerlerden almam, Avrupa’da çok güzel suite’ler var, her seferinde değişik bir
yerde kalırım. Üç tane de araba alırım, yeter bana, fazlasıyla uğraşamam zaten.
B: Yaa
sen mi uğraşacaksın, sana ne, al istediğin kadar. Ben her yıl dört beş tane
alırım kesin. Bir de uçak alırım, ama öyle g.t kadar bir jet değil, sağlam bir
şey, uzun menzilli. Bir de yat, ama “superyacht”, en büyüğünden, en az 50-60
kişi çalışsın. Kahvemi köylü güzeli kostümlüsü, viskimi uzun çizmelisi
getirsin.
O: Yok,
bana küçük bir uçak, bir de tekne yeter, uğraşamam vergisiyle falan. Hem o
kadar adam da istemem etrafımda.
“Commercial”
uçacak uzak yerlere, yerle bir edecek oluşturmayı bile beceremediği imajı! Kısır
kısır gidiyor, sinirimi bozuyor herif, açık ara öndeyim. Bu arada, bu adamın
parası, malı mülkü benden çok haa! Böyle böyle zengin oldu demek ki. Neyse, ben
devam ediyorum harcamaya, o vergiydi boktu püsürdü düşünürken.
B: Özel
partiler veririm festivallerde. Cannes’da, Berlin’de, Oscar zamanı Los
Angeles’ta. Öyle partiler veririm ki, herkes orada olur Jenniferlar’ından tut, Trump’ına
kadar!
O: Yok
ben uğraşamam öyle işlerle, sevmem zaten. Gezerim ama, “full” seyahat ederim.
En güzel yerlerde kalırım, o suite’lerin gecesi 5.000 dolar falan. Bir de
adamım olur bütün bu işlerle ilgilenen. O da beni kazıklar kesin, ama olsun!
Üç
sıfırlı meblağlarda sıkışıp kaldı adam. Ne yapsam olmuyor.
B: Yedi
sekiz tane de klüp açarım. Farklı farklı, biri büyük bir yer olur, biri “cosy”,
biri, ne bileyim, “after hour” bir yer olabilir mesela. Haa, bu klüplere
girebilmek için crystal club gibi bir klüp kurarım, sadece onlar girebilir.
Haftada bir iki parti yaparım oralarda. Keyfime göre de hangisine istersem ona
giderim.
O: Aa
bak o güzel fikir, ben severim öyle gezmeyi. Bi’ de tokalaya tokalaya bahşiş veririm
önüme gelene Araplar gibi! Severim zaten bahşiş vermeyi, herkesi tokalarım,
oraya gelenleri falan da.
Hah!
Yola geliyor mu ne?
O: Partiler
olur böyle, sadece üyeler gelir, içkiyi de ucuz tutarsın, 10 lira olur, amaç
para kazanmak değil, masrafı çıkarmak.
Yok,
bana öyle geliyor!
Başlangıçta
100 milyon yeter bana demişti. İki katını ödeyip yalı alacak, uçak alacak, üç
araba alacak, orada burada evler alacak, hepsini yazmıyorum maliyeden gören
olur diye… Benim zorlamamla yükseltti çıtayı: “Bak abi, şimdi bu kadar malın mülkün
var, buralarda çalışan adamların olacak, “vergiler” olacak, buna göre bir hayat
yaşaman gerekecek, deli gibi harcaman olacak, gel 200 yapalım şunu!” Önünde
hesap makinesi, tık tık tık o paranın faizini hesapladı, kabul etti neyse ki!
Ben
klasman değiştirdim bu arada! Bir kere,
iki katı 100 milyonun içinde olan bir yalıyla işim olmaz. O parayı Oscar gecesi
harcarım ben, yetmez bile belki. Neden davet ettiğim herkesi evinden
aldırmayayım ki? Ne limo’su be? Özel jetlerle! O küçük olanlardan. Vizyonum dar hala, para elime geçince daha iyisini düşünebilirim. Sonra partilerdeki
katı, sıvı ve toz ikramlar… Yekun tutar!
B: Bir
kaç düzine çocuk evlat edinirim belki, Paddox, Max, Sahara… Önce lady okullarına,
oradan Gentleman Club’lara gitsinler, büyüyüp şanımı yürütsünler diye.
Eğitim
masraflarını düşünüyor bizimki. Dayanamıyor, yatırıma girdi girecek! Vergiler,
müfettişler, emrinde çalışanların yönetimi, kim kazıkladı, kim tokatladı derken
iyice huzuru kaçıyor. Morali bozuluyor resmen ve nihai kararı veriyorum.
B: Bak
abi, sen 50 milyon doları al. Ben bütün bu dediklerimi yapayım, sen hepsini seninmiş
gibi kullan dilediğince.
O: Yok olmaz, ikimizin de 200-200 olsun.
Anlamıyor
adam, yetmiyor bana 200!
B: Olmaz
abi, sen al şu 50’yi, kafan rahat uyursun. İstediğini yap diyorum sana,
istersen birilerini gönder, al burası benim evim, git istediğin kadar kal de, o
kadar senin yani!
O: Tadilat
da yapabilecek miyim içinde?