Üslubumun, dilimin kusuruna bakmayın, “Nerede Çuvallar” dedim olmadı, “Nerede Zorlanır” dedim, yanında bile geçmedi hissettiklerimin… “Kadınlık nerde sıçar” çünkü merak edip, kafa yorduğum şey bir süredir.
Kadın neden evlenme teklif etmez? Evlenme teklif etmeyi bile düşünmeyen kadın, neden evlenir?
Neden her genç kızın rüyası olan evlilik, birçok evlinin kabusu olur?
Bu evlilik işi, neden daha senesini bile doldurmadan, erkekte bir kapana kısılmışlık hissi yaratır? Ortada bu kadar sıtkı sıyrılmış koca örneği varken, neden bekar hemcinsleri, ceplerinde tek taş yüzüklerle dolaşıp, kendilerini, 3-5 ay sonra sıkılacakları bir kadının boyunduruğu altına sokacak teklifi yapmak için doğru anı beklerler?
Kadını güçlü kılıp, erkeği canından bezdiren nedir? Ya da erkeğin kendisini bulunmaz Hint kumaşı zannetmesi, ve ne zorluklarla elde ettiği kadına, başına kalmış muamelesi yapması nedendir?
Kadın neden koca arar, bulamazsa neden evde kalır?
Bekarlık erkeklerin sultanlığı mıdır?
Erkek neden evde kalmaz?
Bekar kadın neden sultan olmaz?
Nedir bütün bu zırvalıklar?
Öyle ki, benim bir kadın olarak, böyle bir konuya girebiliyor olmam bile, evde kalmamış olmanın verdiği rahatlık sayesinde aslında… Evde kalmış biri olarak böyle şeylerden bahsetsem, kız kurusu konuşuyor işte diyecekti birileri… Takacak mıydım peki ben bunu kafama? Takacaktım tabii…
Daha yüzlercesi var bu soruların, binlercesi belki… Bir o kadar da cevap mı arayacağız şimdi? Pilimiz bitmez mi, vaktimiz yeter mi?
Pil bitmez, bitse de şarj edilir, ya da yenisi takılır. Torunu yaşında oğlu var dedemin, abi diyor dayım yeğenine. Pil öyle kolay kolay bitmiyor yani, bitse de bir şekilde dolduruluyor.
Ama geçen zamanı geri alamıyoruz. Ne kadar dirensek de yavaşlatmak için, olmuyor. Tüm zamanların en kötüsü, en acımasızı biyolojik saat, pis pis sırıtıyor bize olduğu yerden. Durmuyor, bütün hayatımızı, bütün kadınlığımızı, bütün gücümüzü alıyor elimizden, onunla işimiz hala bitmemişse.
Çıkarıp atamıyoruz kolumuzdan, ya da bir tekmeyle çöpe fırlatamıyoruz! Her saniye duyuyoruz hain sesini tik-tak, tik-tak! Beynimizde zonkluyor! Vak-tin, tik-tak, dol-du, tik-tak!
Koca aramıyoruz aslında, evde kalmayı umursamıyor bir çoğumuz. Baba olacak adam arıyoruz! Anne olmak istiyoruz çünkü! Ve acelemiz oluyor bir yaştan sonra, çün-kü, tik-tak, za-man, tik-tak!
Bir yaştan sonra, yenisini bul, aşık ol, iyi geçin, güven, tanı, çok sev, evlen, barklan, zaman geçir, karar ver, çocuk yap… Olmuyor, zaman izin vermiyor!
Eldekinin suyuna gitmeye çalışıyoruz o zaman, kadınlığımızı da, tam o anda unutuyoruz işte! Bazılarımız…
Ya da çiziyoruz o aşamaların üzerini hızlıca… Evdekini gönderip, kadın kalıyoruz! Bakınıyoruz etrafımıza aceleyle, anneliği aradan çıkarıp, kadınlığa dönmek için, hızlı hızlı kararlar alıyoruz.
Hayal çünkü baba olacak koca!
Hem ne gerek var?
İstatistiklere göre son derece riskli bir yatırım değil mi evlilik? Gün geçtikçe artan bir oranda boşanmayla sonuçlanmıyor mu? Boşanma demek sorun demek değil mi? Ya da her aşk, öyle ya da böyle, bir gün bitmiyor mu?
Sevgilimiz ya da kocamız olmayan bir baba, ayrılmış olduğumuz ve aramızda husumet olan bir babadan daha iyi değil mi çocuğumuz için?
Neden kadınlığımızın herhangi bir yanından vazgeçelim ki?
Çocuk da yapalım, sevgili de!
Haa, bu arada…
Kadını güçlü kılıp, erkeği canından bezdiren nedir?
Doğurduğu çocuk!
En büyük gücü budur, hayatta en çok istediği şey bir çocuksa ve onu elde ettiyse, ondan daha önemli hiçbir şey olamaz artık kadın için.
Alacağını almıştır, verip vermeme konusu vardır sadece gündemde.
*********************************************************************************
Bu yazıyı beğendiyseniz
Erkeğin Şifresi
Follow me on twitter :)
*********************************************************************************
Bu yazıyı beğendiyseniz
Erkeğin Şifresi
Follow me on twitter :)