18 Ocak 2012 Çarşamba

Ex'le Aldattıysanız... devam




Evet, bu bir davet ve siz ufak ufak kıllanmaya başladınız bile. “İçkim bitti...” Geri döndüğünüzde merdivenleri inmiş, bahçede dolaşıyordu bu kez. “Gelsene, burası çok güzel!” Bir ağacın dibine oturdu. “Dolunay her zaman etkiler beni. Aslında uzun zamandır sıkıntı veriyordu, Mert gittiğinden beri o kadar yalnızım ki!” “Sarı Mert mi? Uzun olan?” “Evet. Sarı Mert, uzun olan. Evlenmek üzereydik biliyor musun? Sonra ne olduğunu anlayamadan bitiverdi herşey. Bir gün ıslık çalarak geldi eve ve ben Kanada’ya yerleşeceğim dedi. Bugün tam bir sene oldu o gideli. O kadar yalnızım ki!”

O yerde otururken siz asker gibi ayakta dikilemezdiniz ya, çöküverdiniz yanına. “Üzülme, geçiyor hepsi, mutlaka daha iyisi çıkacak karşına, sıkma canını.”dediniz. Buğulandı bakışları, o buğulandırdı aslında, kadınlar iyi becerirler bu işi. “Olabilir, belki de haklısın. Neyse, beni boşver, sen neler yapıyorsun?” İşinizden gücünüzden bahsetmeyi tercih ettiniz, ama o, eski günlerdeki samimiyetinizden güç alarak konuyu başka yerlere çekti. “Hala eskisi gibi misin? Gerçi erkekler olgunlaştıkça daha çok mutlu ediyorlar kadınları.” Güldünüz; “Pek bir değişiklik yok, hala aynıyım. Bunları mı konuşacağız şimdi?” Sıkılmıştınız biraz. Hemen farketti; “Hayır konuşmayacağız.” Ve siz konuşmamayı tercih etme sebebinin icraata geçmek olduğunu gördünüz.

Öpüşüyordunuz! “Bu doğru değil Arzu, yapma lütfen!” Tabii ki kibarca söylediniz bunu, Mert terkettiğinden beri yalnızdı o, ve muhtemelen çok da mutsuz, bir de siz incitmemeliydiniz. “Sence doğru ne? Doğru olan benim yalnızlığım mı?” diye fısıldadı kulağınıza sizi öpmeye devam ederek. “Seni istiyor olmamın nesi yanlış? Sevgilinin buralarda olmadığını söylemiştin değil mi?” Daha fısıltılı, daha seksi, daha yalnız bir sesti bu seferki. “Yapma Arzu! Lütfen yapma, ben...”

Arzu sizi öpüyor, size dokunuyor, ne kadar ihtiyacı olduğunu hissettiriyordu;  “Lütfen!” diyordu, “Lütfen!” Çaresizdi, yapayalnızdı! Siz de erkektiniz en nihayetinde. Üstelik ufaklık da uyanmaya başlamıştı yavaş yavaş... “Bak, ben böyle bir adam değilim, sevgilim var ve ona hiç ihanet etmedim bugüne kadar!” “Bugüne kadar etmediysen, bugün de etme, sadece seviş benimle, onun yerine koyman gerekmez!”

Eşek olmadığınıza göre, size en az sevgiliniz kadar ihtiyacı olan, yalvaran bir kadına daha fazla hayır diyemezdiniz. Ağaçların altında eskisi gibi sevişmeye başladınız onunla. Bir geceden ne çıkar canım diyen şeytana uydunuz. Haklıydı şeytan! Üstelik geçmişte kalmış bir ilişkiydi bu, eski ilişkilerinizi hiçbir zaman konuşmamıştınız sevgilinizle, şimdi de konuşmaya gerek yoktu. Bu bir ihanet de değildi aslında, geçmişe bir yolculuk olarak değerlendirilebilirdi.

Uzun uzun seviştiniz, hava size de güzel, ılık gelmeye başlamıştı. Tabii canım, doğru olmazdı Arzu’yu bu sıkıntılı günlerinde yalnız bırakmak, çok kırıcı olurdu. Kimsenin haberi olmayacaktı zaten bu geceden. Eski sevgiliyle yaşanan, sadece ikinizin bileceği küçük bir kaçamak. Bütün gereksiz düşünceleri attınız kafanızdan, ihanetin yarattığı suçluluk duygusunu taşımadan mutlu ettiniz onu!

Taa ki ertesi gün, gecenin büyüsü, dolunayın ışıltısı kaybolup, tek başınıza gerçek hayata dönene kadar, gayet emindiniz yaptığınızın doğru olduğundan. Ama güneş doğmuş, ihanet alametleri beyninizde dolaşmaya başlamıştı. Yatağınızda dönüp duruyordunuz. Kendinizden nefret etmeye başladınız, yapmamalıydınız, bir gece için değmezdi. Şeyinize hakim olamamış ve mükemmel ilişkinize ilk darbeyi indirmiştiniz. Onu aldatmıştınız! O narin yapılı, o sevimli, harika kadını hiçe sayarak aptalca bir iş yapmıştınız! Sizin kadar aşağılık, sizin kadar iğrenç bir yaratık daha yoktu yer yüzünde, öyle kötü hissediyordunuz kendinizi, belki hala da hissediyorsunuz...

Şimdi geriye dönüp bir bakın bakalım... 
Siz ne yaptınız?
Hiç!

Ona kur yaptınız mı?
Hayır!

Onu etkilemek için eski günlerden bahsettiniz mi?
Hayır!

Bir sevgiliniz olduğunu ve onu çok sevdiğinizi gizlediniz mi?
Gene kocaman bir HAYIR!

Ondan uzaklaşmaya çalıştınız mı?
Evet!

Ona hayır dediniz mi?
Evet!

Pipiniz var mı?
Evet!

Kandırıldınız mı?
Evet!

Kendinizi suçlu hissediyor musunuz?
Cevap: “Hayır” olmalı!

Siz kimseyi aldatmadınız, siz sadece tufaya geldiniz. Kadının fendi erkeği yendi! Bu her zaman böyledir! Altınızdan girdi üstünüzden çıktı ve size kendini zorla becertti! Siz hiç birşey yapmadınız! Buna inanın, bundan emin olun. Sakın ama sakın vicdan azabı duymayın. Kendinizi rahatlatmak, suçluluk duygunuzu hafifletmek için olanları sevgilinize anlatmayın. O ne kadar anlayışlı olsa da, sizin bir başkasıyla sevişmiş olmanızı hazmedemeyecektir. Sakın söylemeyin. Kendi vicdanınızı rahatlatmak için bencillik yapmayın, kapatın çenenizi! Ve uzunca bir süre, hatta hayatınızın sonuna kadar kapalı tutun. Siz hiçbir şey yapmadınız, olan oldu ve sizin suçunuz değil!

Kadınlara Not:
Sevgili hemcinslerim bana kızmasın. Bu yazı, erkekler için bir uyarı niteliğindedir. Bu tuzaklara düşmemeleri, düşerlerse de, en azından kendine saklamayı becerebilmeleri, emek verip bir yerlere getirdiğiniz ilişkinizi mahvetmemeleri için...


********************************************************************************
Bu yazıyı beğendiyseniz
Gizli Gizli Yaşamak

2 yorum:

  1. ohhh rahatladım walla, artık kendimi kötü hissetmiyom.sağolasın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim efendim, ne demek...
      Huzurunuza, mutluluğunuza bir nebze katkım olduysa ne mutlu bana :)

      Sil