3 Şubat 2012 Cuma

Ey Tanrım En Az Üç Tane!


Üç de yeter, yeter!
Ne azı ne fazlası, üç iyidir.

Aynı anda iki kişiyi birden idare ediyorsanız ve bunu da hatırı sayılır bir zamandır hiçbir sorunla karşılaşmadan beceriyorsanız, dikkat! Yakalanmanız an meselesidir, acilen bir üçüncüyü dahil etmelisiniz hayatınıza. Yoksa bugün yarın ebelenirsiniz!

İki tanesiyle zor başa çıkıyorum, üçüncü nereden çıktı şimdi diyorsunuz değil mi? Düşüncesiyle bile panik oldunuz! Tıpkı, ikincinin hayatınıza girdiği o ilk zamanlardaki gibi... Panik!

Rahat olun, üç, ikiden zor değil. Rahat olun derken, gevşeyin demek istemiyorum. En büyük tehlike gevşemek, fazlaca rahatlamak.

Nereden gelir rahatlık? Bazen güvenden –ki bunun konumuzla hiç alakası yok-, bazen başarıdan –konumuz-, çoğunlukla da bir sürü başka başka faktörden...

İki kişiyi, uzunca bir süredir sorunsuz idare edebilmiş olmak başarıdır. Başarı gevşekliğe, gevşeklik tehlikeye yazılmış davetiyedir. Adınıza yazılmıştır bu davetiye, ama bakmadan atarsınız, önemsemezsiniz.

  
O kadar yolundadır ki herşey, iyileştirmek için çaba harcamazsınız. İki kişilik hayatınızı, üçe çıkarırken gösterdiğiniz özeni göstermemeye başlarsınız yavaş yavaş. Stresle karışık heyecanınızı kaybedersiniz. Duruyor işte ikisi de oralarda bir yerlerde, birbirlerinden habersiz, uğraşmanıza ne gerek var? Basbayağı başarılısınız! Strese mahal yok!

Oysa, başarının anahtarı strestir. Stres, hayatımız için gereklidir. Bize kötü diye anlatılan, uykularımızı bozup, yaşam kalitemizi düşüren, kalp krizine yol açan, stresin fazlasıdır. Yoksa yaşamak için gereklidir stres.  Nefes alıp vermek için değil, -zaten nefes alıp vermek yaşamak değil- istediğimiz gibi yaşamak için gereklidir...

Konudan uzaklaşmıyoruz, irdeliyoruz. Siz, -kadın ya da erkek olabilirsiniz- bir kişiyle yetinmiyor, ikinciyi istiyorsunuz, makuldür! Birinin kaşı gözü güzeldir, diğeri huzur verir. Biri akıllı, esprilidir, sohbet eder, iyi vakit geçirirsiniz, diğeri alemcidir, gezer, tozar, gene iyi vakit geçirirsiniz.

Bu düzeni bozmamak için, ince ince planlarsınız hayatınızı başlarda. İlişkilerinizi, her iki sevgilinizde de ihmal ediliyor hissi uyandırmadan devam ettirmek, çok da zor değildir. Ne bileyim, özgürlüğüne düşkün bir imaj çizersiniz mesela, kendinize vakit ayırmayı, yalnız kalmayı seviyor gibi davranabilirsiniz. Gerçekten seviyor da olabilirsiniz...

Cep telefonları elektronik pranga misali! Kapatırsınız sık sık, ya da her aranışınızda cevaplamazsınız. Alışır çevrenizdekiler ve o ikisi buna. Onunlayken de kapalıdır telefonunuz, onun yanında da cevap vermediğiniz olur, alışır. Diğeri de alışır, garipsemez.

Böyle böyle siz de alışırsınız üç kişilik hayatınıza, kolay gelmeye başlar, rutine girer, kanıksarsınız. İşte o zaman plan programla uğraşmaktan vazgeçer, hata yapmaya başlarsınız!

A kişisiyle buluşmak için, B kişisine grip olduğunuzu söyler ve dalgınlıkla kendinizi B kişisinin kapısının önünde bulursunuz sapasağlam! İlkinde şaka yaptım, sürpriz yaptım diye geçiştirebilirsiniz belki, ama bu gibi durumlar tekrarlandıkça, B kişisi ya şüphelenmeye, ya da aptal olduğunuzu düşünmeye başlayacaktır. Sürpriz denen şey, biraz da olsa yaratıcılık ister.

Daha kötüsü de gelebilir başınıza. A kişisi karınız olsun şimdi, seviştikten sonra ben evliyip deyip, kalkıp giyinmeye başlayabilirsiniz. Şaka da çalışmaz bu sefer, tam bitersiniz! İşler sarpa sarınca panikler, kolay yolu seçer ve birinden vazgeçmeye kalkarsınız.

Monogami!

Ama belli ki size göre değil, öyle olsa hiç bulaşmazdınız bu işlere... Titizliği elden bırakmamış olsanız, vazgeçmek zorunda da kalmazdınız çoklu hayatınızdan. Havalara girdiniz parmağımın ucuyla idare ediyorum diye, zordu aslında, kolay sandınız! Titizlikti anahtar, stresti, hiçe saydınız.

Uçlardaysa istekleriniz, kabul görmüyorsa, ve istediğiniz gibi yaşayacaksanız bu hayatı, mecbursunuz planlı programlı olmaya... Biri az, ikisi kolaysa, bir üçüncüyü hayatınıza sokmaya!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder