15 Mart 2012 Perşembe

Umursamazlık Geni


Bu benim en sevdiğim genim. Babamdan aldım. Umursamaz bir adam değildir yok, öyle olsa “Al kızım, bu gen beni ömrüm boyunca rahat ettirdi, şimdi seninle paylaşıyorum” diyecek kadar düşünceli olur muydu?

Söylemedi de aslında öyle bir şey. Taşıdığımın farkında bile değildim yıllarca, sonra sonra anladım. Etrafımdaki insanların, tepinerek bana bir şeyler anlatmaya çalıştıkları anlar, uzunca bir dönem şaşkınlık yarattı bende.  O noktaya nasıl geldiğimizi hiçbir zaman anlamadım. Taa ki çocukluğumdan alışık olduğum benzer bir sahneyi, bugünkü algımla tekrar izleme şansı yakalayana kadar.
“Yemek hazır hayatım!”
“Hayatıım, yemek hazır!”
“Canım soğuyor yemek.”
“Aşkolsun hayatım yaa, kırk kere ısıttım yemeği, kaldır bi’ tarafını da gel artık sofraya!”

Annemin, ortada fol yok yumurta yokken saçını başını yolmasının, babamın insanı çileden çıkaran uyuşukluğu yüzünden olduğunu düşünürdüm hep. Oysa tek sorumlusu, bu gendi. Ve aynı gen, insanları karşımda tes tes tepindiriyor şimdi.

Hayatın gereksiz kalabalığının içinden kolayca sıyrılıp geçmemi sağlıyor. Beynimi yoracak bir sürü anlamsız ayrıntıdan kurtarıyor beni. Sisli puslu bir hava yaratıyor etrafımda, mama reklamlarında, bebekleri virüslerden koruyan şeffaf kalkanlar gibi. Belli belirsiz bir uğultu yayıyor, duyulmuyor ama, farklı bir frekansta. Kitap okurken, çalan kapıyı duymuyorum. Film seyrederken, “o kim, ne dedi, n’ooldu” sorularını, ofiste kaptırmış oyun oynarken “vergi dairesinden geldiler” üçlemesini hiç duymuyorum. Acayip bir gen, huzurun anahtarı adeta.

Bir kusuru var yalnız, biraz başına buyruk. Nasıl ki benim bir sürü gereksiz ayrıntıya kayıtsız kalmamı sağlıyorsa, aynısını kendisi için de yapıyor, beni hiç sallamıyor. Canı isterse giriyor devreye, öyle çağırmakla dibimde bitmiyor. O kadar kusur kadı kızında da var belki, ama bazen öyle zamanlarda yok oluyor ki ortadan, köyden indim şehre karesindeki gibi kalakalıyorum garın merdivenlerinde, aşağı tükürsem sorun yok da, yukarı tükürünce yüzüme geliyor!

Ne yapacağımı bilmez halde bir yerlere sokuşturmaya çalışıyorum gördüklerimi, duyduklarımı, elim ayağıma dolanıyor, sinirim tepeme fırlıyor…

Bir işaret bekliyorum yakınlarda olduğuna dair, gözlerim her yerde onu arıyor… Derken birileri aniden tepinmeye başlıyor karşımda yine, ben ne olup bittiğini anlamadan!

Derin bir “ohh” çekiyorum, yüzümde bir gülümseme, içimde bir huzur her zamanki gibi…

Karşımdakilerse hala yırtınıyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder