11 Mart 2012 Pazar

İlişkilerde Sorun Çözme (?) Yöntemleri


Ne acı! Kadın-erkek ilişkileri üzerine tüm konuşulanlar, yazılıp, çizilenler, kadın erkek ilişkilerindeki sorunlardan, anlaşmazlıklardan ibaret.

Kimse kadın-erkek ilişkisinin güzel taraflarından bahsetmiyor. Kadın-erkek sorunları kol geziyor etrafta, ilişkiler değil. Diyorum ki, olmasın bu durumda ilişki falan; ilişki yok, sorun yok!

Oldu mu şimdi? Olmadı.
Ne yapacağız? Amazonlar ve diğerleri olarak ayrılıp, hepimiz kendi hayatlarımızı yaşayacağız.
Nereye kadar? İnsanlık tarihe karışana kadar. Son üreme tarihinden itibaren en fazla bir yüzyıl daha…
Sonrası? Dünya başka birilerine, başka bir şeylere kalacak.
Bu mudur olması gereken? Hayır!
Nedir? Tanımsız!

Bir yol bulmalı, uzlaşmalıyız. Hatalarımızı tek tek ortaya döküp üzerlerinden geçmeliyiz. Seneler mi sürer? Hayır, iki cümlede özetlenebilir aslında;

Bir: Kadının, kadın olması ve erkeği karşı cins olarak görmek yerine, kadının penislisi zannetmesi.

İki: Erkeğin, erkek olması ve kadını “eksik” erkek olarak görmesi. Halbuki, kadının eksikleri olduğu kadar fazlalıkları da var… Ama benzer fazlalıklar, farklı yerde konumlanmış olmakla beraber erkeklerde de var!

Sorunlarla baş etme yöntemlerimizi, ayrı ayrı gözden geçirirsek belki biraz faydası olur;

Kadınların sorun çözme yöntemi “konuşmak”tır, ve işin aslı sorunu daha da büyütmekten başka bir işe yaramaz. Kavga etme isteklerini, tartışma, car car konuşma, susmama, susamama, çenesini tutamama ve erkeği delirtme güdüsünü dizginleyememektir.

Haklı olduğunu dünyaya duyurmak, haklı olduğunu duyarak tatmin olmak! Evet, bir kadın için en büyük tatmin, haklı olduğunu duymaktır, zannedildiği gibi orgazm değil. Ve en mutlu olduğu an, o andır, sevdiği erkekle ilk kez öpüştüğü veya ilk bebeğini kucağına aldığı değil.

O halde, erkek, kadın cinnet geçirmeye başlamadan önce, “haklısın” diyerek, herhangi bir tartışmayı başlamadan bitirebilir gibi görünüyor.

Hata! Büyük hata!

Bu davranış, kadını daha da delirtecek; “sen beni dinlemiyorsun”, “ne dersem evet diyorsun”, “haklısın deyip bu işten sıyrılamazsın”larla dolu, çok daha şiddetli, çok daha çığır tanımaz bir tartışmanın kapılarını açacaktır.

Peki ne istiyor kadın? Ne yapacak erkek?

Önce dinleyecek, ya da dinliyor gibi görünecek. Yalnız dikkat, arada ani kontrol soruları gelebilir!

Sonra bir iki diklenecek, karşı çıkacak. Bu, kadına biraz daha konuşma, elde edeceği zafer için daha fazla mücadele etme ve tartışma sonuca bağlandığında daha büyük bir keyif alma imkanı sağlayacak.

En sonunda pes edip, kilit kelimeleri sıralayacak; “haklısın hayatım!”

Kolay oldu değil mi? Biraz dırdır dinledi erkek ve olay kapandı. Bir süre sabretti sadece, bütün gününün berbat olmasına izin vermedi. “Win win” bu değilse nedir?

Erkeklerin sorunlarla başa çıkma yöntemi ise kadınlarınkinden biraz farklıdır. Yokmuş gibi davranır,  sorun yokmuş, ya da kadın yokmuş gibi… Onun da canı sıkılır bazen bir şeylere, ama pek üstünde durmaz, sorun etmez, dolayısıyla çözmeye de gerek kalmaz.

Doğrusu budur aslında. O da bilir bir terslik olduğunu ve düşünür zaman zaman bu konunun üstesinden nasıl gelmesi gerektiğini. İşe giderken, tuvalette, traş olurken, mutlaka aklından geçiriyordur eşini sinirlendiren durumu ortadan kaldırmanın yollarını. Kadın iki gün sabretse, erkek kendiliğinden gelip “haklısın” diyecek belki, tartışma olmadan, konu bile açılmadan.

Ama hepimiz biliyoruz ki böyle bir şey olmayacak. Kadın dellenip, erkeğe hırlamaya başlayana kadar, erkek ıslık çalarak traş olmaya, tuvalette gazete okumaya, arabada müzik dinleyerek işe gitmeye devam edecek.

Huzur! 
Sadece erkeklerin bulduğu, kadınlarınsa arayıp durmayı tercih ettikleri bir şeydir!

Biraraya gelen bir grup arkadaş düşünün, erkek olsun bu grup önce. Ne yaparlar? Ondan bundan konuşurlar, maç seyrederler, iş konuşurlar, biraz içtikten sonra dünya meselelerine dalarlar, biraz daha içerlerse ciddi olmayan ilişkilerini anlatırlar gülerek birbirlerine. Eğlenir, kafalarını dağıtır, dönerler her nereye dönmeleri gerekiyorsa…

Kadın olsun şimdi grup; erkeklerden bahsederler, kocalarından, sevgililerinden, kocalarının veya sevgililerinin eski sevgililerinden, kendi eski sevgililerinden, Zehra’nın kocasından, Arzu’nun eski “boyfriend”inden. Hep erkeklerden!

Onlarla yaşadıkları tecrübelerden; ne kadar bencilmiş, o ne demiş, nasıl böyle bir hata yapmış, neden öyleymiş, kim böyleymiş, konuşur dururlar…

Kadınlar da böyle rahatlar, onlar da kafalarını böyle dağıtır denebilir. Ama, rahatlamak bir yana, kendi sorunlarıyla uğraşıp çözmek yerine, benzer gibi görünen, ancak farklı ilişkilerde yaşandığı için, her ne kadar benzer görünse de, kendi sorunlarının çözümüne hiçbir fayda sağlamayacak sinir bozucu tecrübeleri dinler dururlar bütün gece… 


Neden gece? Bilmiyorum, bütün gün de olabilirdi… Kadınlar gece gündüz konuşurlar…

Sonuç olarak, erkeklerin asla sorunlarla uğraşma niyetinde olmayacakları düşünülürse, sorun çözmede kadınların  “konuşma” yönteminden başka bir seçenek yok gibi görünüyor.

Biraz huzur için, erkekler gerekli adımları hatırlasınlar yeter; önce dinleyecek, sonra diklenecek, en sonunda “haklısın hayatım” diyerek noktayı koyacaklar.

Bir iki denesinler, baktık yemiyor, başka formül düşüneceğiz artık.

Haa, baktık oluyor, o zaman da bunun kimin yöntemi olduğunu tartışırız.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder