Ne
acı! Kadın-erkek ilişkileri üzerine tüm konuşulanlar, yazılıp, çizilenler,
kadın erkek ilişkilerindeki sorunlardan, anlaşmazlıklardan ibaret.
Kimse
kadın-erkek ilişkisinin güzel taraflarından bahsetmiyor. Kadın-erkek sorunları kol
geziyor etrafta, ilişkiler değil. Diyorum ki, olmasın bu durumda ilişki falan;
ilişki yok, sorun yok!
Oldu
mu şimdi? Olmadı.
Ne
yapacağız? Amazonlar ve diğerleri olarak
ayrılıp, hepimiz kendi hayatlarımızı yaşayacağız.
Nereye
kadar? İnsanlık tarihe karışana kadar. Son
üreme tarihinden itibaren en fazla bir yüzyıl daha…
Sonrası?
Dünya başka birilerine, başka bir şeylere
kalacak.
Bu
mudur olması gereken? Hayır!
Nedir?
Tanımsız!
Bir
yol bulmalı, uzlaşmalıyız. Hatalarımızı tek tek ortaya döküp üzerlerinden
geçmeliyiz. Seneler mi sürer? Hayır, iki cümlede özetlenebilir aslında;
Bir:
Kadının, kadın olması ve erkeği karşı cins olarak görmek yerine, kadının
penislisi zannetmesi.
İki:
Erkeğin, erkek olması ve kadını “eksik” erkek olarak görmesi. Halbuki, kadının
eksikleri olduğu kadar fazlalıkları da var… Ama benzer fazlalıklar, farklı
yerde konumlanmış olmakla beraber erkeklerde de var!
Sorunlarla baş
etme yöntemlerimizi, ayrı ayrı gözden geçirirsek belki biraz faydası olur;
Kadınların
sorun çözme yöntemi “konuşmak”tır, ve işin aslı sorunu daha da büyütmekten
başka bir işe yaramaz. Kavga
etme isteklerini, tartışma, car car konuşma, susmama, susamama, çenesini
tutamama ve erkeği delirtme güdüsünü dizginleyememektir.
Haklı
olduğunu dünyaya duyurmak, haklı olduğunu duyarak tatmin olmak! Evet, bir
kadın için en büyük tatmin, haklı olduğunu duymaktır, zannedildiği gibi orgazm
değil. Ve en mutlu olduğu an, o andır, sevdiği erkekle ilk kez öpüştüğü veya
ilk bebeğini kucağına aldığı değil.
O halde, erkek, kadın cinnet geçirmeye başlamadan önce, “haklısın” diyerek, herhangi bir tartışmayı başlamadan bitirebilir gibi görünüyor.
Hata!
Büyük hata!
Bu
davranış, kadını daha da delirtecek; “sen beni dinlemiyorsun”, “ne dersem evet
diyorsun”, “haklısın deyip bu işten sıyrılamazsın”larla dolu, çok daha
şiddetli, çok daha çığır tanımaz bir tartışmanın kapılarını açacaktır.
Peki
ne istiyor kadın? Ne yapacak erkek?
Önce
dinleyecek, ya da dinliyor gibi görünecek. Yalnız dikkat, arada ani kontrol
soruları gelebilir!
Sonra
bir iki diklenecek, karşı çıkacak. Bu, kadına biraz daha konuşma, elde edeceği
zafer için daha fazla mücadele etme ve tartışma sonuca bağlandığında daha büyük
bir keyif alma imkanı sağlayacak.
En
sonunda pes edip, kilit kelimeleri sıralayacak; “haklısın hayatım!”
Kolay
oldu değil mi? Biraz dırdır dinledi erkek ve olay kapandı. Bir süre sabretti
sadece, bütün gününün berbat olmasına izin vermedi. “Win win” bu değilse nedir?
Erkeklerin
sorunlarla başa çıkma yöntemi ise kadınlarınkinden biraz farklıdır. Yokmuş gibi
davranır, sorun yokmuş, ya da kadın yokmuş gibi… Onun da canı sıkılır bazen bir şeylere, ama pek üstünde durmaz, sorun etmez, dolayısıyla çözmeye de gerek
kalmaz.
Doğrusu
budur aslında. O da bilir bir terslik olduğunu ve düşünür zaman zaman bu konunun üstesinden
nasıl gelmesi gerektiğini. İşe giderken, tuvalette, traş olurken, mutlaka
aklından geçiriyordur eşini sinirlendiren durumu ortadan kaldırmanın yollarını. Kadın
iki gün sabretse, erkek kendiliğinden gelip “haklısın” diyecek belki, tartışma
olmadan, konu bile açılmadan.
Ama
hepimiz biliyoruz ki böyle bir şey olmayacak. Kadın dellenip, erkeğe hırlamaya
başlayana kadar, erkek ıslık çalarak traş olmaya, tuvalette gazete okumaya,
arabada müzik dinleyerek işe gitmeye devam edecek.
Huzur!
Sadece erkeklerin bulduğu, kadınlarınsa arayıp durmayı tercih ettikleri bir şeydir!
Biraraya
gelen bir grup arkadaş düşünün, erkek olsun bu grup önce. Ne yaparlar? Ondan
bundan konuşurlar, maç seyrederler, iş konuşurlar, biraz içtikten sonra dünya
meselelerine dalarlar, biraz daha içerlerse ciddi olmayan ilişkilerini
anlatırlar gülerek birbirlerine. Eğlenir, kafalarını dağıtır, dönerler her
nereye dönmeleri gerekiyorsa…
Kadın
olsun şimdi grup; erkeklerden bahsederler, kocalarından, sevgililerinden,
kocalarının veya sevgililerinin eski sevgililerinden, kendi eski
sevgililerinden, Zehra’nın kocasından, Arzu’nun eski “boyfriend”inden. Hep
erkeklerden!
Onlarla
yaşadıkları tecrübelerden; ne kadar bencilmiş, o ne demiş, nasıl böyle bir hata
yapmış, neden öyleymiş, kim böyleymiş, konuşur dururlar…
Kadınlar
da böyle rahatlar, onlar da kafalarını böyle dağıtır denebilir. Ama, rahatlamak
bir yana, kendi sorunlarıyla uğraşıp çözmek yerine, benzer gibi görünen, ancak farklı ilişkilerde yaşandığı için, her ne kadar benzer görünse de, kendi sorunlarının çözümüne hiçbir fayda sağlamayacak sinir bozucu tecrübeleri
dinler dururlar bütün gece…
Neden gece? Bilmiyorum, bütün gün de olabilirdi… Kadınlar gece gündüz konuşurlar…
Neden gece? Bilmiyorum, bütün gün de olabilirdi… Kadınlar gece gündüz konuşurlar…
Sonuç
olarak, erkeklerin asla sorunlarla uğraşma niyetinde olmayacakları düşünülürse,
sorun çözmede kadınların “konuşma”
yönteminden başka bir seçenek yok gibi görünüyor.
Biraz
huzur için, erkekler gerekli adımları hatırlasınlar yeter; önce dinleyecek,
sonra diklenecek, en sonunda “haklısın hayatım” diyerek noktayı koyacaklar.
Bir
iki denesinler, baktık yemiyor, başka formül düşüneceğiz artık.
Haa,
baktık oluyor, o zaman da bunun kimin yöntemi olduğunu tartışırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder