Ne
güzel zamanlardı kadınların eş ve anne olduğu zamanlar... Tamam, haklısınız;
işyerinizde özellikle yaz mevsiminde ortalığa dökülen uzunlu kısalı bacaklar
yoktu belki. Ya da fırlatma rampasında geri sayıma geçmiş füze misali göğüsler!
Ama gene de, erkekler evlerine gittiklerinde, günün yorgunu onlar olurdu.
Ayaklarını uzatıp gerine gerine yemek bekleyen, siyah beyaz televizyondaki tek
kanalı en iyi açıdan seyretme hakkına sahip olan; evi geçindiren, eve ekmek
getiren, dolayısıyla her konuda söz sahibi olan da gene o zamanların
erkekleriydi...
İster
surat asarlardı gece boyunca, ister iki tek atıp neşelenirler… Keyifleri
yerindeyse çocuklarla oynarlar, değilse “Hanıım, al şunları
başımdan, bütün gün kafam şişiyo zaten!” Hanımın işi de buydu
esasen; çocuklara bakmak, kocasını rahat ettirmek, kayınvalideyle iyi geçinmek,
evden arta kalan zamanlarında onun ev işlerine yardımcı olmak, falan filan.
Kadının
yataktaki asli görevi, ertesi gün gireceği toplantının notlarını gözden
geçirmek değildi o zamanlar... Erkeğini, bütün
gün çalışıp yorulan erkeğini, istese de istemese de memnun etmekti. Bir şey
anlasa da anlamasa da, hoşuna gitse de gitmese de!
Bu
da değişti sonradan, sadece ve sadece o vakit ayırabildiği zamanlarda seks ve
orgazm ister oldu. O neydi ki? Sorun bakalım babaannenize hiç orgazm olmuş mu?
Size ayıplayan gözlerle bile bakmayacaktır. Belki genç bir babanneniz vardır da
biliyordur ne olduğunu! Benimki bilemedi. “Eyids gibi bi şey herhal,
hep sonradan çıktı bunlar, bizim zamanımızda yoktu!”
Erkekler
daha bir erkekti o zaman, daha şanslıydılar sanki. Sonra bir ara, bir şeyler değişti. Nasıl oldu, kim değiştirdi bilinmez ama değişti işte! Kadın kısmı,
çalışma hayatını “erkek adamın dünyası” kabul edip işe güce karışmazken, bir anda
her işe burnunu sokmaya başladı.
Önce
ufak ufak, çaktırmadan sızdılar aranıza. Kenarda köşede kalmış işlerin ucundan
tutuyor numarası yaparak, girdikleri ortamda olanı biteni incelediler. Ne
nedir, neden öyledir, nasıl yapılır? Ve hepsinden önemlisi “nasıl daha iyi yapılır”!
Zamanla
komşu kadınlarla yapılan günlerin yerini komşu departmanla yenen öğle yemekleri
aldı. Mahalle dedikoduları yerini sektör dedikodularına, eş dost akraba
evlilikleri, şirket evliliklerine bıraktı. Kadın kısmı evinden çıktı ve girmez
oldu.
Toplu ağda günü yapıp sevgililerinden, mahallenin delikanlılarından
bahseden kızlar, pahalı kuaför salonlarında borsadan, şirketler hukukundan
bahseder oldular birbirlerine.
Farkı
kapatmak istercesine heryerde, herkesle iş konuşur hale geldiler. İşyerindeki
olan veya olmayan başarılarından -yüzde sekseni atıyor, bilin de- genel
müdürlerinin kendilerini nasıl taktir ettiğinden tutun, sizin ne kadar yanlış
düşündüğünüz, o işin doğrusunun nasıl yapılacağına kadar… “Ona
nerelerde yanlış yaptığını, bu işin nasıl yapılacağını bir güzel anlattım. Tek
kelime edemedi.” Edemedi tabii adamcağız, iki düğmeyi açıp, bir beden küçük
sütyenden göğüsleri yukarı doğru fırlattırınca sen, adam “hık” bile diyemedi!
Siz
de kalmıştınız benzer bir muhabbetin içinde. Hani, yeni ablayı ailenizle
tanıştırmak için çıktığınız akşam yemeği, kuzeninizle sevgilinizin para
politikalarıyla ilgili görüş ayrılıkları yüzünden cehenneme dönmüştü,
hatırladınız mı?
Çeneler
idmanlı tabii… Haa, bir de sonuna kadar inkar
ederler bulundukları yere bedenlerinin çekim gücüyle geldiklerini. Eşsiz
zekaları getirmiştir onları oraya. “Hadi lan” diyesiniz gelir, ama “lan” erkeklere denir!
Bir
kaç ipucu, bu kadınları tanımanıza, diğerleri arasından seçip elemenize yardımcı
olur belki;
“Ay! O kadar meşgulüm ki
seni arayamadım, dün Ankara’daydım,
yarın İzmir’e uçuyorum, oradan dönünce
de Samsun’a seminere uçacağım.”
Erkekler senelerdir
uçmuyorlardı sanki oralara!
“Ay! Yorgunluktan ölüyorum.
Bütün gün toplantıdaydım. Önce müdürler
toplantısı, arkasından yönetim kurulu toplantısı. Birazdan
da şirketin yabancı misafirlerini balıkçıya götüreceğiz. Gecikirim, sen
yemeğini ye.”
Dikkat! Bu kadın, yönetim
kurulu başkanı da olabilir, kendine asistan denilmesini tercih eden 4. sınıf
bir sekreter de!
“Ay!” Evet gene “ay”. Hep a'yla başlar çalışan kadın kısmı konuşması. Yok
yok, o gömüş geçirmiş, gerçekten bir şeyler bilerek bir yerlere
gelmiş hanımefendi yöneticilerden veya çalışanlardan bahsetmiyoruz. Kendini
çalışarak değil, konuşarak göstermeye çalışan, her fırsatta
kendilerini öven gıcıklardan bahsediyoruz!
Yorgun soluklu bir “ayhh” da olabilir, cıvır cıvır bir “aiyy” de!
Hafızanız
hareketlenmeye başladı değil mi? Geçiyor hepsi birer birer gözünüzün önünden. Bu
yazının başından sonuna kadar, benim
de dahil olduğum, o kadar çok sahne canlandı ki kafamda!
Halkla
ilişkiler uzmanı Seda, organizatör Elçin, borsacı Bilge, doktor Didem! “Dahil olduğum”
dedim, yanlış anlaşılmasın, ben hep sahnenin bakakalan tarafında kaldım! E
kendime de bok atacak halim yok, kusura bakmayın!
Sağlıcakla
ve bu kadınlardan uzakça kalın...
*********************************************************************************
Bu yazıyı beğendiyseniz
Kompakt İlişkiler Belgeseli
*********************************************************************************
Bu yazıyı beğendiyseniz
Kompakt İlişkiler Belgeseli
kurumsal kadınlardan bıktım
YanıtlaSil