1 Mart 2012 Perşembe

İşkolik Abla



Ne güzel zamanlardı kadınların eş ve anne olduğu zamanlar... Tamam, haklısınız; işyerinizde özellikle yaz mevsiminde ortalığa dökülen uzunlu kısalı bacaklar yoktu belki. Ya da fırlatma rampasında geri sayıma geçmiş füze misali göğüsler! Ama gene de, erkekler evlerine gittiklerinde, günün yorgunu onlar olurdu. Ayaklarını uzatıp gerine gerine yemek bekleyen, siyah beyaz televizyondaki tek kanalı en iyi açıdan seyretme hakkına sahip olan; evi geçindiren, eve ekmek getiren, dolayısıyla her konuda söz sahibi olan da gene o zamanların erkekleriydi...

İster surat asarlardı gece boyunca, ister iki tek atıp neşelenirler… Keyifleri yerindeyse çocuklarla oynarlar, değilse “Hanıım, al şunları başımdan, bütün gün kafam şişiyo zaten!” Hanımın işi de buydu esasen; çocuklara bakmak, kocasını rahat ettirmek, kayınvalideyle iyi geçinmek, evden arta kalan zamanlarında onun ev işlerine yardımcı olmak, falan filan.

Kadının yataktaki asli görevi, ertesi gün gireceği toplantının notlarını gözden geçirmek değildi o zamanlar... Erkeğini, bütün gün çalışıp yorulan erkeğini, istese de istemese de memnun etmekti. Bir şey anlasa da anlamasa da, hoşuna gitse de gitmese de!

Bu da değişti sonradan, sadece ve sadece o vakit ayırabildiği zamanlarda seks ve orgazm ister oldu. O neydi ki? Sorun bakalım babaannenize hiç orgazm olmuş mu? Size ayıplayan gözlerle bile bakmayacaktır. Belki genç bir babanneniz vardır da biliyordur ne olduğunu! Benimki bilemedi. “Eyids gibi bi şey herhal, hep sonradan çıktı bunlar, bizim zamanımızda yoktu!”

Erkekler daha bir erkekti o zaman, daha şanslıydılar sanki. Sonra bir ara, bir şeyler değişti. Nasıl oldu, kim değiştirdi bilinmez ama değişti işte! Kadın kısmı, çalışma hayatını erkek adamın dünyası kabul edip işe güce karışmazken, bir anda her işe burnunu sokmaya başladı.

Önce ufak ufak, çaktırmadan sızdılar aranıza. Kenarda köşede kalmış işlerin ucundan tutuyor numarası yaparak, girdikleri ortamda olanı biteni incelediler. Ne nedir, neden öyledir, nasıl yapılır? Ve hepsinden önemlisi nasıl daha iyi yapılır”!

Zamanla komşu kadınlarla yapılan günlerin yerini komşu departmanla yenen öğle yemekleri aldı. Mahalle dedikoduları yerini sektör dedikodularına, eş dost akraba evlilikleri, şirket evliliklerine bıraktı. Kadın kısmı evinden çıktı ve girmez oldu. 

Toplu ağda günü yapıp sevgililerinden, mahallenin delikanlılarından bahseden kızlar, pahalı kuaför salonlarında borsadan, şirketler hukukundan bahseder oldular birbirlerine.

Farkı kapatmak istercesine heryerde, herkesle iş konuşur hale geldiler. İşyerindeki olan veya olmayan başarılarından -yüzde sekseni atıyor, bilin de- genel müdürlerinin kendilerini nasıl taktir ettiğinden tutun, sizin ne kadar yanlış düşündüğünüz, o işin doğrusunun nasıl yapılacağına kadar… “Ona nerelerde yanlış yaptığını, bu işin nasıl yapılacağını bir güzel anlattım. Tek kelime edemedi.” Edemedi tabii adamcağız, iki düğmeyi açıp, bir beden küçük sütyenden göğüsleri yukarı doğru fırlattırınca sen, adam “hık” bile diyemedi!

Siz de kalmıştınız benzer bir muhabbetin içinde. Hani, yeni ablayı ailenizle tanıştırmak için çıktığınız akşam yemeği, kuzeninizle sevgilinizin para politikalarıyla ilgili görüş ayrılıkları yüzünden cehenneme dönmüştü, hatırladınız mı? 

Çeneler idmanlı tabii… Haa, bir de sonuna kadar inkar ederler bulundukları yere bedenlerinin çekim gücüyle geldiklerini. Eşsiz zekaları getirmiştir onları oraya. Hadi lan diyesiniz gelir, ama lan erkeklere denir!

Bir kaç ipucu, bu kadınları tanımanıza, diğerleri arasından seçip elemenize yardımcı olur belki;

Ay! O kadar meşgulüm ki seni arayamadım, dün Ankaradaydım, yarın İzmire uçuyorum, oradan dönünce de Samsuna seminere uçacağım. 
Erkekler senelerdir uçmuyorlardı sanki oralara!

Ay! Yorgunluktan ölüyorum. Bütün gün toplantıdaydım. Önce müdürler toplantısı, arkasından yönetim kurulu toplantısı. Birazdan da şirketin yabancı misafirlerini balıkçıya götüreceğiz. Gecikirim, sen yemeğini ye. 
Dikkat! Bu kadın, yönetim kurulu başkanı da olabilir, kendine asistan denilmesini tercih eden 4. sınıf bir sekreter de!

Ay! Evet gene ay. Hep a'yla başlar çalışan kadın kısmı konuşması. Yok yok, o gömüş geçirmiş, gerçekten bir şeyler bilerek bir yerlere gelmiş hanımefendi yöneticilerden veya çalışanlardan bahsetmiyoruz. Kendini çalışarak değil, konuşarak göstermeye çalışan, her fırsatta kendilerini öven gıcıklardan bahsediyoruz! Yorgun soluklu bir ayhh da olabilir, cıvır cıvır bir aiyy de!

Hafızanız hareketlenmeye başladı değil mi? Geçiyor hepsi birer birer gözünüzün önünden. Bu yazının başından sonuna kadar, benim de dahil olduğum, o kadar çok sahne canlandı ki kafamda!

Halkla ilişkiler uzmanı Seda, organizatör Elçin, borsacı Bilge, doktor Didem! “Dahil olduğum” dedim, yanlış anlaşılmasın, ben hep sahnenin bakakalan tarafında kaldım! E kendime de bok atacak halim yok, kusura bakmayın!

Sağlıcakla ve bu kadınlardan uzakça kalın...


*********************************************************************************
Bu yazıyı beğendiyseniz

Kompakt İlişkiler Belgeseli


1 yorum: