4 Haziran 2013 Salı

Uyandıysak Bi’ Zahmet Yataktan da Çıkalım Artık


Korkuyorum, kızıyorum, çünkü konu, ağaç olmaktan çıkığı gibi, Türk Milleti’nin, demokrasi için, barışçıl oturma eylemi olmaktan da çıkmış görünüyor. 

Dün gördüklerim, dün yaşadıklarım... Hala ellerim titriyor, mecazi anlamda değil, şu anda, dün yaşadığım korkudan 15 saat sonra, yazmaya ara verip “Gerçekten titriyor mu?” diye ellerime baktığımda, evet, gerçekten titriyor!
**
Dün saat 21:15 civarında Beşiktaş’taydık. Ortalık polis kaynıyordu, bir tarafta çevik kuvvet, bir tarafta kısa kollu mavi gömlekleri ve ceplerinin üzerinde ay yıldızlı armalarıyla, maskesiz, copsuz, kasksız asayiş ekipleri, gencecik çocuklar... Aralarından geçip gittik, ilgilenmediler bile... O sırada herhangi bir olay yoktu, polis sadece halka dağılmasını söylüyordu ve bunun için belirli bir süre vermişlerdi.

Dün o saatlerde Beşiktaş’ta, ne için orada olduklarını bile bilmeyen, gaza gelmiş, bilinçsiz bir grup insan vardı! Çarşı orada değildi, aslına bakarsanız Çarşı, dün hiçbir yerde yoktu, belki ben görmedim, bilmiyorum.

Biz Cuma gecesi de Beşiktaş’taydık, çünkü Taksim’e giden yol kapatılmıştı, ilerleyemiyorduk. Ama dün orada biriken insanların, protesto için Gezi Parkı’na, Taksim Meydanı’na gitmelerinin önünde hiçbir engel yoktu!

Parka çıkarken yolda ters çevrilmiş ve sprey boya ile kaplanmış arabalar gördüm, camları kırılmış belediye otobüsleri, Taksim’de yakılmış bir TOMA... Televizyonda gördüğümüz, başka ülkelerde olmasına alıştığımız, kınadığımız görüntüler. Burası benim ülkem olamaz dedim her seferinde, üzüldüm, çok utandım!

Gezi’nin içi sakindi, otellerin önü de... Havada bir gaz kokusu vardı ara sıra artan, tepede de bir helikopter. Ama park ve çevresine fişek atıldığını görmedim. Sonra meydana yürüdük ve AKM’nin önünde oturduk. Buradaki manzara parktakinden farklıydı. Yine kavga gürültü yok, fişek yok. Ama AKM’nin üzerinde adını bilmediğimiz “parti”lerin devasa afişleri, etrafta daha önce duymadığımız türküler söyleyen, sloganlar atan, neredeyse tek tip kıyafetli insanlar, olur olmaz söylemler...

Gezi Parkı’nda oturan “eylemcilerin”, dikkatinizi çekerim, gösterici, eylemci diye bahsediyor oradaki halktan, olayları ekranlarına taşıyan kanallar bile... “Eylemciler AKM’ye pankart astı” haberleri gördüm, AKM’nin dün geceye ait bir fotoğrafını ararken. Parkta oturan şortlu gençlerin hiçbiri, binayı talana gelmiş olan, onlarca ne idüğü belirsiz hurdacının arasından geçip, tepesinden aşağı afiş sallandıramaz!

Sonra Gümüşsuyu’na geçtik. Orada da bekleyen bir grup vardı. Ne bekledikleri artık hepimizin malumu; olay çıksın, gaz atılsın! Herkes barikat yapıyor... Niçin? Polis Gezi’ye girmiyor ki, ufak ufak gazlıyor sadece, ama milletin beyni şimdiden hasar görmeye başlamış, belli ki benimki de!
**
“Şu barikata bir taş da siz koyun!” diyen ses, hele de bir kadına aitse, o barikatın ne şekilde yapılması gerektiğini gayet iyi biliyor ve ağzından “mevzi” gibi laflar çıkıyorsa, normal bir beyin, koşarak oradan uzaklaşır ve yanına gitmeye korktuğu polise, telefonla da olsa ulaşır. Gazlı bir beyin ise, daha neler söyleyebileceğini, ne kadar ileri gidebileceğini, etraftakilerin tepki verip vermeyeceğini merak edip, bekler!

Bizim polisimiz -her ne kadar şu anda aramızda kara kedi dolaşsa da, bizim polisimiz onlar- aptal değil, beceriksiz, tecrübesiz değil! Çevik dediğimiz kuvvetler, yıllardır bu güçlerle mücadele ediyor! Biz ve diğer aklı kıtlar, iki taraftan cadde boyunca ilerleyen TOMA’lara salak salak bakarken, işte o sosyal medyada görüntüleri paylaşılan Gümüşsuyu sahnesinin tam ortasında kaldık! Buradan sonrası ise, en baba kanal bile vermiyor, benim diyen gazete yazmıyorsa, bir bildikleri vardır!

Diyeceğim o ki, Gezi Parkı’ndaki insanların, kafalarını önlerindeki karpuzdan kaldırıp, çevrelerinde olan bitene bakmaları lazım.

Bu fırsatçı gruplar ortalıkta gerine gerine dolaşırken, emniyet güçlerinin bunların peşine düşmesi, parkta oturan halkı koruması gerekmez mi? Bugün naralar atan, halkı dolduruşa getiren, bir taş da sen koy diyerek, utanmadan senden benden yardım isteyen bu insanların niyeti belli değil mi? Bunu ben bile görüyorsam, büyüklerimiz, devletimizin başındakiler görmüyor, bilmiyor mu?
**
Hükümet meydanı millete bıraktı sanıyor bir çoğumuz.
Hayır, millet fark etmeden, hükümetse bilerek, meydanı boş bıraktı!
Politikacılar doğru zamanı bekliyor, “halkız biz” dedi, meydanı boş bıraktı!
Üniversitelerdeki hocalarımız, akademisyenlerimiz; tarihçilerimiz, toplumbilimcilerimiz, orada oturan gencecik çocukları yalnız bıraktı!

Hepsi bir araya toplanmışken, neden gidip aydınlatmıyorsunuz? Neden bilgilendirmiyorsunuz? Adı “workshop” olan her şeyi dinlemek için sıraya girecek beyaz yakalılar, girişimciler var orada. Sonuna üç rakam eklediniz mi onlara dahil olacak öğrenciler... Workshop 101! Neden yapmıyorsunuz? Aklınıza mı gelmiyor, yoksa çözüm olmayacağından mı? O zaman neden doğru yolu bulup, bana, orada bekleyen iyi niyetli gençlere göstermiyorsunuz? Geçmişte, çevre ülkelerde benzer olaylar yaşanmadı mı? Neden hatırlatmıyorsunuz, örnekler vermiyorsunuz? Tencere tava hep aynı hava diyerek, koskoca bir milletle alenen dalga geçen devletin başının bu rahatlığı nereden geliyor, neden anlatmıyorsunuz?

Uyandık falan diyoruz da, sabah mahmurluğunu üzerimizden atamadık hala!

2 yorum:

  1. Haklıyken haksız durumuna düşmemek için çok dikkatli olmak gerekiyor bu tür eylemlerde. Tencere tava hep aynı hava" söylemi ise korktuğunu belli etmemek adına, umursamazmış gibi görüntü verip, çareyi kaçmakta bulan bir zavallının zırvaları...Bana öyle geliyor ki bundan sonra "Ben yaptım oldu" derken bir kez daha düşüneceklerdir % 50 koyun sahipleri...

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil