9 Ekim 2012 Salı

Erkeğin Şifresi



Ömrümüzü tüketti erkek milletinin şifresini kırma çabalarımız. Milyarlarca soru soruldu, milyonlarca diyalog geçti kadınlar arasında, öyle mi böyle mi içerikli.


Her yerde bir anahtar aradık, her deliğe baktık, küçücük de olsa bir ipucu bulabilme ümidiyle. Analitik yaklaşıp hesap kitap da yaptık, batıla bağlayıp rüyaya da yattık, nafile! Hiçbir şey bulamadık. Bulan varsa da söylemedi, paylaşmadı bizimle.

Daha komplike olan kadındı oysa, anlaşılması güç olan, sağı solu belli olmayan, pireyi deve yapan, durduk yerde yorgan yakan kadındı.

Hal böyleyken, erkekler, bu anlaşılmaz yaratıkları, yani kadınları çözme konusuna pek takılmazken, biz, o basit tek hücrelileri, yani erkekleri çözeceğiz diye, kırk bin dereden su getiriyoruz yüzyıllardır.

Kafalar karışık!

“Aramıyor, sormuyor, ama ben arayınca çok mutlu oluyor.” Yoksa gibi mi yapıyor?

“Hiç konuşmuyor, ama ben bir şey sorduğumda, en başından başlayarak büyük bir keyifle anlatıyor her şeyi.” Yoksa canı sıkılıyor da, vakit doldurmaya mı çalışıyor?

“Beni her yere götürüyor, herkesle tanıştırıyor, kardeşleriyle, dostlarıyla, iş arkadaşlarıyla. Ama aramıyor, sormuyor, özledim gel demiyor.” Hmm!

“Elimi tutuyor, gözümün içine bakıyor, kıçını dönüp yatmıyor, sarılıp uyuyor, ama...” Ama arayıp sormuyor değil mi?

“Bir yerde karşılaşsak, uzaktan izliyor, gözünü ayırmıyor, çok içtin, az içtin, kim o, neden senin yanında? Ama...” Amasını anladık artık, emin ol merak da etmiyor!

“Yanına gitsem elime yapışıyor, belime sarılıyor, öpücüklere boğuyor. Ama yanımda kal demiyor.” O kadarı yetiyor, seni uzaktan seviyor.

“Böyle bir cool trip’ler bazen, hadi sen git dercesine. Ama başka biriyle de görüşmüyor.” Üzülme ama, galiba uzaktan bile sevmiyor.

“Ama çok güzel bakıyor bazen de, böyle içine sokmak ister gibi sarılıyor.” Buna da hmm!

“Seni çok seviyorum, ama yalnız kalmam lazım diyor. Çok mutsuz, çok yalnız, yardım etmek istiyorum, ama ona ulaşamıyorum!” Hiç uğraşma!



Kafalar karışık!
Ruh hastası mı, ruhu mu hasta? Yoksa sadece erkek mi?

Kaçıp uzaklaşmak mı, sarıp sarmalayıp iyileştirmek mi? Yoksa sadece kabul etmek mi?

Başa gelen her ne ise, soru üstüne soru sorup, milyonlarca çengelli imin altında nefessiz kalmaktansa, şifre aramayı bir kenara bırakıp, gönlünce vakit geçirmek yeğ değil mi? Gittiği yere kadar, olduğu kadar ya da...

Vazgeçelim, çözemeyiz, yerleşik bakış açımızla çözemeyeceğiz de. Yanlış yerde arıyoruz cevabı çünkü, yanlış yerlere bakıyoruz, erkeklerde arıyoruz hep. Oysa şifre bizde, kadınlarda. Onca karmaşanın sebebi, onca cevapsız sorunun kaynağı biziz, onlar değil.

Karşımızda mıh gibi duran, ve kesinlikle eğilip bükülmek niyetinde olmayan bir adamı, değiştirip kendimize uydurmaya çalışmak, yeterince anlaşılmaz değil mi?

Veya, kelimelere dökemese de, -bazen kibarlıktan, bazen umursamazlıktan, bazen de beceriksizlikten- vücut diliyle, sıkıntılı nefes alıp verişiyle, bize aynı yerde olmadığımızı anlatmak için çırpınan bir adamın bacağına yapışıp, yerlerde sürünmek anlaşılmaz değil mi?

İstemediğini söylediği halde istediğine inanmak, gidiyorum dediğinde döneceğinden emin olmak, ya da henüz başlamamış bir şeyin, bitmesine engel olmaya çalışmak son derece anlaşılmaz değil mi?

Bütün cevaplar bizde aslında, onlarda değil. Durup kendimize bakmalıyız, içimize, biraz derinlere. Neyi nasıl yorumladığımızı, zaman zaman nasıl saçmaladığımızı görmeliyiz.

Her şeyi büyüten, içinden çıkılmaz hale getiren biziz, onlar değil, şifre falan yok... 

********************************************************************************* Bu yazıyı beğendiyseniz
Kocalar Karılarıyla Neden Sohbet Etmez

Beğenmediyseniz
Bir Bilseydik

3 yorum:

  1. Çünkü biz, aksesuarlarımız, makyaj malzemelerimiz gibi renkli, şaşalı ilişkiler yaşamak istiyoruz. Fazla düz oldu mu, renksiz geliyor. Zora koşacak detaylar arıyor, buluyor ve beynimizi meşgul ediyoruz. Sanki hiç meşgalemiz yokmuş gibi davranışlarında ünlemler, soru işaretleri arayıp duruyoruz. Hayatı kendimize zindan ediyoruz bir anlamda. Ne gereği varsa şu uçup giden yaşamda?

    YanıtlaSil
  2. Oyalanıyoruz galiba :) Çok sıkışırsak oturup düşünüyoruz, ancak o zaman fark ediyoruz kendi kendimizi yormaktan başka bir şey yapmadığımızı...

    YanıtlaSil
  3. Kimimiz kısa süreli akıllanıyor. Ama aradan zaman geçince yine eski biz oluyoruz. Huylu huyundan vazgeçer mi? :)

    YanıtlaSil