4 Mayıs 2013 Cumartesi

Sorma!




Cevabını bile bile, yalan söyleyeceğini bile bile, o yalanı yakalayacağımızı ve durup dururken karşımızdakini yalancı, kendimizi meraklı, kıskanç, ne bileyim iyi olmayan bir duruma sokacağımızı bile bile, neden sorarız bu gereksiz soruları?

Hangi gereksiz soruları?

“Benden önce kimseyle beraber oldun mu?”
Bunu sormuyoruz artık çift taraflı olarak. Bazen sadece, tecrübesi konusunda az çok bilgi sahibi olabilmek için, net rakam istemeden önce geçiş sorusu olarak...

Duymazlıktan gelebilir veya evet diyebilir. Ama hayır derse mesela, insan bir düşünür “Niye ki?”, biraz daha düşünür “Talep mi yok?”, “Kokuyor mu?”, “Yalan mı söylüyor?”, “Bugüne kadar kimse olmadıysa neden ben?”

Fazla tepki vermez ya da yalan söylemezse, derin düşüncelere dalmaya gerek kalmadan bir sonrakine geçebiliriz...

“Kaç kişi?”
Buna da, cevap alamıyoruz. Böyle sizli bizli konuşurken, kadınları erkekleri ayırıyor değilim, hepimizi kastediyorum, şimdilik.

Kaç kişi? Üç dese uyduruyor deriz, 300 dese uçuyor... Burada bir ayrım gerekiyor işte. Kadınlarda kabul görür sayı 3 ile 5 arasındayken, erkeklerde, tavra, türe, boyuta, cebe ve kariyere bağlı olarak “100’den az” ve “100’den fazladır” gibi cevap seçenekleri mevcuttur. Hiçbiri inandırıcı değildir.

Bir erkek neden 100’den az deme ihtiyacı duysun ki? İlk aklına gelen sayı neden 100? Kaçtan sonra saymayı bıraktığını merak eder insan, hele de kadın! 100’den fazladır derse de, zaten 100’ü devirmiş olan adam, skor tabelasını çoktan rafa kaldırmış, kantite değil kaliteye odaklanmış olmalıyken, hala elinden geçirdiği kadın sayısıyla iş yapmaya çalışıyorsa, -evet, biz elden geçeriz, elden ele geçeriz hatta- kesin atıyordur.

“Nasıldı?”
Of! Stres borsası olsa, tavana vurduran soru bu olurdu! İyiydi dese, soran düşünür, “Neye göre iyi? Karşılaştırma yapabilecek kadar tecrübesi var yani!” Fena değil dese, “Benden iyisi de mi olmuş? Nasıl yani?” Harika dese kalkar gider zaten yanından! “Bu ne rahatlık! Hiç utanma arlanma yok! Bildiğin zevk almış!” Burada da ayrım var, erkek sorar bunu, kadın para karşılığı yapmıyorsa, işin ucunda tavsiyeyle müşteri kazanma ihtimali yoksa, sormaz.

Bir de, kıtalararası ilişkilerdeki versiyonları vardır bu soruların. Şehirlerarası da olsa fark etmez aslında, ya da gidip gelen ilişkiler, on and off tabir ettiğimiz... Her birinde mesafe var sonuçta.

“Ben yokken kimseyle beraber oldun mu?” Dow Jones, Nasdaq, Shanghai! “Oldum” denmez, “olmadım” yenmez!
Yapılması gereken en mantıklı şey, -naçizane- sinirle karşılık vermek suretiyle geçiştirmeye çalışmaktır.
“Bana bunu nasıl sorarsın?”, çeşitli anlamlar ihtiva eder. Biri, “Benden nasıl böyle bir şey beklersin?”, bir diğeri “Sen kimsin de bu soruyu sorarsın, gafil!”

Ses tonu öyle bir ayarlanmalıdır ki, kadın kendini kötü hissetsin ve konuşmaya devam edemesin, hatta bitmesi, unutulması, o anın hiç yaşanmamış olması için dua etsin. İlişkiye güvenmediği için kötü hissetmesi ile, ilişkiye fazla anlam yüklediği için kötü hissetmesi arasında, soran açısından pek bir fark yoktur. Sonuç sinmiş bir kadındır! Sinmiyorsa sıçtınız! En azından ben, hem de hiç bilmiyorum o durumda ne yapılması gerektiğini.

Öncesini biliyorum ama... Kadına bu soruyu soracak cesareti, en başta vermemek gerekir. Kadına da, erkeğe de aslında!

Cevabını bile bile, yalan söyleyeceğinizi bile bile, o yalanı yakalayacağını ve durup dururken sizi yalancı, kendisini meraklı, kıskanç, ne bileyim iyi olmayan bir duruma sokacağını bile bile, neden sorar ki bu gereksiz soruyu? Nasıl sorar?

Eski benzinci, yeni yemek dükkanı bir mekanda, yan masadan alıntı, bir kadın, bir erkek, dostça bir sohbet...

“Ee? Sen ne dedin?”
“Hayır dedim, ama yemedi. Gözler yalan söylemez!”
“Bravo! O harika kişilik özelliklerine bir de yalancılığı eklettin! Sinir yapsaydın ya!”
“Yapamadım!”
“Yapamazsın tabii, sen de sormuşsundur!”
“Sordum, evet.”
“İşte bu en büyük aptallık! Çünkü kadın, ya yapmamıştır... Yaptıysa da gözü yalan söyleyebilir! Dolayısıyla, her durumda sen suçlu çıkarsın!”

Herifin gıkı çıkmıyor, düşünceler çok derin. Karşısındaki gülmeye başlıyor:

“N’oldu? Kalın mı geldi?”
“Yoo, gelmedi.”
“Alabildin yani! Folloş olmuşsun oğlum sen!”

7 yorum:

  1. Sayılara bu kadar kafayı takınca, insan ne birisi için özel oluyor, ne de birisi onun için özel oluyor. "seks yapmak ihtiyaçtır düşüncesi, seks yapmak çiş yapmak gibidir düşüncesine götürüyor. Bu sefil seks kelimesi yerine sevişmek kelimesini kullanırdı bir zamanlar insanlar. Sevişmek etkileşimli fiil, yani iki kişinin, birbirini seven iki kişinin ruhsal ve bedensel ayini. Sayılar insanları kalabalıklaştırdı, mahremiyetinden soyundurdu, kalabalıklaştıkça yalnızlaştırdı. Bir çok insan kalabalıklarda yalnız, ne birisi için özel; ne de birisi onun için özel. Sıradan çiftleşmelere ve kalabalık yalnızlıklara devam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aramızda sayılara ve seks kelimesine takılmış biri olduğu kesin... Ama yazıda bir kere bile seks geçmiyor, sayılarsa, sadece tek bir sorunun cevabı.
      Burada konu, bazı durumlarda sessiz kalmayı becerebilmekti aslında. Zor evet, ama diğeri işleri daha karmaşıklaştırıyor.

      Sil
    2. Seks kelimesi geçmemiş gerçekten.:)))Ben her şeyi yanlış anlamışım. Saygılar ablam, hörmetler.:))

      Sil
  2. Sanırım kişinin sahiplenme duygusu ön plana çıkıyor ve saçma sapan,(hatta senin belirttiğin gibi yalan söyleneceğini bile bile)sorular soruluyor.Merak ettiğim konu şu:Acaba doğru söyleyen bir erkek var mıdır bu konuda?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vardır, ama o da silinmeyi göze almıştır :)

      Sil
  3. Var. Ben. Silindim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üzülme, silinmeseydin hayatın boyunca bu tür sorulara maruz kalacaktın :)

      Sil