Cevabını
bile bile, yalan söyleyeceğini bile bile, o yalanı yakalayacağımızı ve durup
dururken karşımızdakini yalancı, kendimizi meraklı, kıskanç, ne bileyim iyi
olmayan bir duruma sokacağımızı bile bile, neden sorarız bu gereksiz soruları?
Hangi
gereksiz soruları?
“Benden
önce kimseyle beraber oldun mu?”
Bunu
sormuyoruz artık çift taraflı olarak. Bazen sadece, tecrübesi konusunda az çok
bilgi sahibi olabilmek için, net rakam istemeden önce geçiş sorusu olarak...
Duymazlıktan
gelebilir veya evet diyebilir. Ama hayır derse mesela, insan bir düşünür “Niye
ki?”, biraz daha düşünür “Talep mi yok?”, “Kokuyor mu?”, “Yalan mı söylüyor?”,
“Bugüne kadar kimse olmadıysa neden ben?”
Fazla
tepki vermez ya da yalan söylemezse, derin düşüncelere dalmaya gerek kalmadan
bir sonrakine geçebiliriz...
Buna
da, cevap alamıyoruz. Böyle sizli bizli konuşurken, kadınları erkekleri
ayırıyor değilim, hepimizi kastediyorum, şimdilik.
Kaç
kişi? Üç dese uyduruyor deriz, 300 dese uçuyor... Burada bir ayrım gerekiyor
işte. Kadınlarda kabul görür sayı 3 ile 5 arasındayken, erkeklerde, tavra,
türe, boyuta, cebe ve kariyere bağlı olarak “100’den az” ve “100’den fazladır”
gibi cevap seçenekleri mevcuttur. Hiçbiri inandırıcı değildir.
Bir
erkek neden 100’den az deme ihtiyacı duysun ki? İlk aklına gelen sayı neden
100? Kaçtan sonra saymayı bıraktığını merak eder insan, hele de kadın! 100’den
fazladır derse de, zaten 100’ü devirmiş olan adam, skor tabelasını çoktan rafa
kaldırmış, kantite değil kaliteye odaklanmış olmalıyken, hala elinden geçirdiği
kadın sayısıyla iş yapmaya çalışıyorsa, -evet, biz elden geçeriz, elden ele
geçeriz hatta- kesin atıyordur.
Of!
Stres borsası olsa, tavana vurduran soru bu olurdu! İyiydi dese, soran düşünür,
“Neye göre iyi? Karşılaştırma yapabilecek kadar tecrübesi var yani!” Fena değil
dese, “Benden iyisi de mi olmuş? Nasıl yani?” Harika dese kalkar gider zaten
yanından! “Bu ne rahatlık! Hiç utanma arlanma yok! Bildiğin zevk almış!” Burada
da ayrım var, erkek sorar bunu, kadın para karşılığı yapmıyorsa, işin ucunda
tavsiyeyle müşteri kazanma ihtimali yoksa, sormaz.
Bir
de, kıtalararası ilişkilerdeki versiyonları vardır bu soruların. Şehirlerarası
da olsa fark etmez aslında, ya da gidip gelen ilişkiler, on and off tabir
ettiğimiz... Her birinde mesafe var sonuçta.
“Ben
yokken kimseyle beraber oldun mu?” Dow Jones, Nasdaq, Shanghai! “Oldum”
denmez, “olmadım” yenmez!
Yapılması
gereken en mantıklı şey, -naçizane- sinirle karşılık vermek suretiyle
geçiştirmeye çalışmaktır.
“Bana
bunu nasıl sorarsın?”, çeşitli anlamlar ihtiva eder. Biri, “Benden nasıl böyle
bir şey beklersin?”, bir diğeri “Sen kimsin de bu soruyu sorarsın, gafil!”
Ses
tonu öyle bir ayarlanmalıdır ki, kadın kendini kötü hissetsin ve konuşmaya
devam edemesin, hatta bitmesi, unutulması, o anın hiç yaşanmamış olması için dua
etsin. İlişkiye güvenmediği için kötü hissetmesi ile, ilişkiye fazla anlam
yüklediği için kötü hissetmesi arasında, soran açısından pek bir fark yoktur.
Sonuç sinmiş bir kadındır! Sinmiyorsa sıçtınız! En azından ben, hem de hiç
bilmiyorum o durumda ne yapılması gerektiğini.
Öncesini
biliyorum ama... Kadına bu soruyu soracak cesareti, en başta vermemek gerekir.
Kadına da, erkeğe de aslında!
Cevabını
bile bile, yalan söyleyeceğinizi bile bile, o yalanı yakalayacağını ve durup
dururken sizi yalancı, kendisini meraklı, kıskanç, ne bileyim iyi olmayan bir
duruma sokacağını bile bile, neden sorar ki bu gereksiz soruyu? Nasıl sorar?
Eski
benzinci, yeni yemek dükkanı bir mekanda, yan masadan alıntı, bir kadın, bir erkek, dostça bir
sohbet...
“Ee?
Sen ne dedin?”
“Hayır
dedim, ama yemedi. Gözler yalan söylemez!”
“Bravo!
O harika kişilik özelliklerine bir de yalancılığı eklettin! Sinir yapsaydın ya!”
“Yapamadım!”
“Yapamazsın
tabii, sen de sormuşsundur!”
“Sordum,
evet.”
“İşte
bu en büyük aptallık! Çünkü kadın, ya yapmamıştır... Yaptıysa da gözü yalan
söyleyebilir! Dolayısıyla, her durumda sen suçlu çıkarsın!”
Herifin
gıkı çıkmıyor, düşünceler çok derin. Karşısındaki gülmeye başlıyor:
“N’oldu?
Kalın mı geldi?”
“Yoo,
gelmedi.”
“Alabildin
yani! Folloş olmuşsun oğlum sen!”
Sayılara bu kadar kafayı takınca, insan ne birisi için özel oluyor, ne de birisi onun için özel oluyor. "seks yapmak ihtiyaçtır düşüncesi, seks yapmak çiş yapmak gibidir düşüncesine götürüyor. Bu sefil seks kelimesi yerine sevişmek kelimesini kullanırdı bir zamanlar insanlar. Sevişmek etkileşimli fiil, yani iki kişinin, birbirini seven iki kişinin ruhsal ve bedensel ayini. Sayılar insanları kalabalıklaştırdı, mahremiyetinden soyundurdu, kalabalıklaştıkça yalnızlaştırdı. Bir çok insan kalabalıklarda yalnız, ne birisi için özel; ne de birisi onun için özel. Sıradan çiftleşmelere ve kalabalık yalnızlıklara devam.
YanıtlaSilAramızda sayılara ve seks kelimesine takılmış biri olduğu kesin... Ama yazıda bir kere bile seks geçmiyor, sayılarsa, sadece tek bir sorunun cevabı.
SilBurada konu, bazı durumlarda sessiz kalmayı becerebilmekti aslında. Zor evet, ama diğeri işleri daha karmaşıklaştırıyor.
Seks kelimesi geçmemiş gerçekten.:)))Ben her şeyi yanlış anlamışım. Saygılar ablam, hörmetler.:))
SilSanırım kişinin sahiplenme duygusu ön plana çıkıyor ve saçma sapan,(hatta senin belirttiğin gibi yalan söyleneceğini bile bile)sorular soruluyor.Merak ettiğim konu şu:Acaba doğru söyleyen bir erkek var mıdır bu konuda?
YanıtlaSilVardır, ama o da silinmeyi göze almıştır :)
SilVar. Ben. Silindim.
YanıtlaSilÜzülme, silinmeseydin hayatın boyunca bu tür sorulara maruz kalacaktın :)
Sil