Ona
buna laf ederken, kendimi buldum aşk üçgeninin beşinci köşesinde. Aşk değil
tabii hepsi, meşk de var, o yüzden geometri bozuk biraz.
Hep
erkekler yapacak değil ya. Kadınlar da meyleder bazen çoklu hayata. Çapkınlık
diyeceğim ama, biri çıkıp kadından çapkın olmaz, olsa olsa or.spu olur
diyecek... Başa döneceğiz sonra yine, en başa hem de, tarih öncesine. Erkeğin
elinin kiri, kadının alnının lekesi söylemlerine kadar uzanacağız, gerek yok.
Alnım
ak yiyorum her ne bok yiyorsam. Yüzüme gözüme bulaştırmıyorum çünkü sefil
erkekler gibi. Erkek milleti demiyorum, sadece sefil olanları kastediyorum,
kimse kızmasın.
Nerede
kalmıştık? Yüzüme gözüme bulaştırmıyorum, hiçbirinin bir diğerinden haberi yok.
Beşinci köşedeyim, dikkatinizi çekerim. İkiden fazla yani idare ettiğim kadro,
aylardır hem de. Zor tabii, zor olmasına zor, ama koskoca kış başka nasıl
geçecekti ki! Baktım havalar soğuk, evden çıkmak işkence, ev eğlencelerine
verdim kendimi.
Nasıl
olduysa, fark etmediler de birbirlerini, bir şeylere dikkat etmişim belli ki.
Çok acayip numaralar da çevirmedim aslında, doğru seçimler yaptım sadece,
farklı yerlerden, farklı hayatlardan. Onun dışında biraz özenli olmak yetiyor
sanırım. Benim için öyle oldu en azından. Dört taneler evet, dört kişi. Yoo,
her birinde başka bir şey buluyor değilim. Hepsi birbirinden farklı evet, ama
çok enteresan kişilikler de değiller.
İkisi
evli bir kere, dolayısıyla gören olur, duyan olur sıkıntısını benden çok onlar yaşıyor.
Üstelik biri söylemedi de bana evli olduğunu. Onu sıkıştırmak en keyiflisi.
Sadece “Bu gece dışarı çıksak?” demem yeterli oluyor, elinin ayağının birbirine
dolanması için. Garibim pek yaratıcı da değil, aylardır bir yerleri ağrıyor,
bir gün başı, bir gün kolu. Bel ağrısı çekmiyor çok şükür, ciddi bir sıkıntımız
yok.
Diğeri,
diğer evli olan, işsiz. Ama karısının haberi yok. Rutininde gece geç saatlere
kadar çalıştığı, sık sık seyahat ettiği için, evinden çok benimle vakit
geçiriyor, hanım uyanmasın diye. Kötü bir niyeti yok aslında, karısını aldatmak
aklının ucundan bile geçmemiş biz tanışana kadar. Ben ona yatacak yer
veriyorum, yemek veriyorum, arada cebine para koyuyorum, bana getirdiği
çiçekleri eline tutuşturuyorum giderken, karısına versin diye. İki kere masraf
etmesin, yazık. Ben onu elinde çiçeklerle kapıda görünce yeterince mutlu
oluyorum, solana kadar evde tutmama gerek yok.
Diğeri
tam bir zampara. Peşinde bir sürü kadın, onları anlatıyor bana. Sorumluluk
istemediği için yanından geçiyor hepsinin, uzatmıyor hiçbir ilişkisini. Bizimki
beşinci aya girdi, onun için bir rekor neredeyse. Açık bir ilişki, ikimizin de
saklamamız gereken bir şey yok, ya da saklanmamız gereken biri.
Sonuncusu
sıkıntılıydı, sahiplenme emareleri göstermeye başlamıştı üç beş hafta sonra.
Biraz idare etmeye çalıştım, olmadı. Baktım strese giriyorum, yol verdim, güney
şubesi açtım onun yerine. “Sorun sende değil bende, daha iyilerine layıksın”
dedim. İlk defa söyledim bu cümleyi, kesin çözümmüş gerçekten. Hep
kullandıkları için gayet iyi biliyor erkekler bunun aslında ne anlama
geldiğini. Sıkıldım, uğraşamayacağım, ne yaparsan yap gönlüm geçti, falan
filan... Neticede hepsi aynı; bitti, kendine iyi bak.
Güney
şubesi mevsimsel aslında, açtım demek doğru değil, vardı da askıya almıştım.
İyi oluyor farklı iklimde birinin bulunması. Buralardan biraz uzaklaşmak
istediğimde uzun uzun plan yapmam gerekmiyor.
- Geliyorum,
ne durumdasın?
- Gel,
bekliyorum.
Geçmişe
bakıyorum bazen, çok değil, en fazla bir yıl öncesine... Bir tanesini
bulamazken, ya da bir ayı göremeden biterken ilişkilerim, aylardır dört adam
var hayatımda. Hiçbiri de gitmeye niyetli değil, sıkılmış gibi görünmüyorlar.
Bende bir değişiklik de yok. O zamanlar canlarını ne ile sıkıyorduysam şimdi de
aynıyım, neden gitmiyorlar bilmiyorum.
Beklentim
olmaması dışında bir sebep gelmiyor aklıma. Neden olsun ki? Keyfim yerinde. Ne
diye “bana ilgi göster” trip’lerine girip hepimizin canını sıkayım? Bu galiba
onları durduran.
Hakikaten
kolay yaratıklar aslında, tek istedikleri, kadın hayatında olsun, birlikteyken
iyi vakit geçirtsin, görüşmediklerinde de başının etini yemesin! Yok yemem, zor
yetişiyorum, kendime ayıracak vakit bulamıyorum çoğunlukla. Hafta dediğin yedi
gün.
Yoruldum
ama, bir bahar temizliği yapmanın zamanı geldi sanki...
biraz haklı, biraz acımasız, çokça eğlenceli geldi bana
YanıtlaSilHaklı derken? :)
SilSizin bakış açınızla ;
YanıtlaSilevli işli : haklı
evli işsiz : acımasız
diğerleri : eğlenceli