Çünkü kadınız!
Ne yapmaya çalışıyorsun ki böyle? Sana mesaj atıyorum cevap
vermiyorsun. Arıyorum, döneceğini söylüyorsun, dönmüyorsun. Sana aşık olmaya
karar verdim anlamıyorsun! Kararlıyım bak, aşık olacağım sana! Kıymetini bil
sersem!
Ne durması, daha ne kadar duracağım? Bıktım senden!
Hep aynı terane değil
mi? Hep aynı şeyleri yazıyorum, ben de sıkıldım, gerçekten...
Ama hikaye değişmiyor
ki, ben ne yapayım?
Kadında bir telaş!
Kalbinin pır pır etmesi lazım acilen. Son pır pırın üzerinden aylar, belki
yıllar geçmiş. Aşık olup, diz dibinde oturma hayalleri kuruyor.
Agresifleşiyor tabii
aşkı bulma süreci uzadıkça... Yakınlaşmaya çalıştıkça uzaklaştırıyor karşısına
çıkan, içinde kopan fırtınadan habersiz adamı.
Gergin çünkü, bir sürü
belirsizlik uzanıyor önünde. Ne yapacağını bilemiyor, bir stres ki tarifi
mümkün değil!
Aşk kapıyı ne zaman
çalacak sorusu cevapsız. İlk görüşte mi, ikinci de mi bilmiyor. Nasıl bir adam
olacağını kestiremiyor. Neler hissedecek, neler yaşayacak, bugüne kadarkilerden
daha mı güzel olacak, düşünüp duruyor.
Anlatılmaz bir
koşuşturma var içinde. İlk elektrik, ilk öpücük, ilk sevişme, her türlü ilkin
heyecanı sarmış ruhunu, diğer yarısını arıyor.
O ilk heyecanın
arkasından gelecek dinginliğin hayalini kurmaya başlıyor sonra. O alışkanlığın,
o vazgeçilmezliğin.
Bir masal dünyası
düşlediği, bir ömür süren mutlulukları anlatan, içinde çocuklar, çiçekler,
köpekler olan, huzur olan.
Huzur yok! Huzur
camide!
“Aşk kadınıyım” ben
diyor, aşkı arıyor acilen.
Ona göre kesin olan
tek şey, durumun aciliyeti, bana göre ise vehameti.
Yahu insan mutlu
olacağım diye strese girer mi? Hadi girdi diyelim, karşısındakini bu girdaba
sokar mı?
Aceleye gelmeyen mutluluk, aceleyle gelir mi? Koşar mı? Zıplar mı?
Taklalar atar mı? Adamın başının etini yer mi mutluluk? Hem öyle her deliğe
bakarak bulunan mutluluktan hayır gelir mi?
Hepsi bir yana, mutluluk
saklanır mı?
Ama abla gergin,
duymuyor, durmuyor!
Gel işte, sev işte. Aşık ol, divane ol, çok şey mi istiyorum?
Çok şey istemiyor da,
ilk günden istiyor. Her zaman ve giderek daha fazla istiyor. Sıkıntı var!
Sevmiyor, dün geçti, bugün geçti, sevmedi, sevemedi. Sevseydi.
Yoksa sevdi mi? Ben mi anlamadım? Yarın sever mi? Arasam mı? Beklesem mi? Ah
kalbim, of midem!
Adamın hiçbir şeyden
haberi yok hala. Ortada fol yok yumurta yokken, ruh hali yerlerde...
Aramadı, aramadı, aramadı!
Anladık Allah’ın
cezası! Aramadı!
Bir anda deliriyor
sonra. Kendi kendine, durup dururken deliriyor. Akışına bırakıp sakin sakin
beklemek yerine, kurup kurup efeleniyor.
Görürsün bak, her yerden sileceğim seni! Kalbimden, “feys”imden
her yerden!
Bunun erkek versiyonu da var. Herhalde mutlulugu kendi icinde baslatmayi dusunmemis, dsarida aramis, bir ara buldugunu sandiginda da paylasma anlayisi karsisindakine uymamis, bitince de yine ayni davranisi tekrar etmis bir insan bu bahsettigin turden mutlulugun ugruna kendisini oradan oraya savuruyor herhalde. Kendi kendimize mutlulugun bir "beceri" gibi pratigini yapmazsak hep bekleyen oluyoruz.
YanıtlaSilErkeği de kadını da aynı aslında Olgu.
SilMutluluk çeke çekiştire gelmiyor, ama dediğin gibi beklemekle de olmuyor...